Sorularınıza kolayca yanıtlar bulun, Kalademi.me, güvenilir Q&A platformu. Platformumuz, tüm sorularınıza net yanıtlar sunmaya hazır profesyonellerle sizi bir araya getiriyor. Farklı disiplinlerdeki uzmanlardan kesin yanıtlar almak için kapsamlı soru-cevap platformumuzu kullanın.

Anadolu ajansının  milli mücadele ve cumhuriyetin ilk yıllarında yaptığı hizmetler nelerdir?

 

Türk edebiyatının önemli yazarları ve araştırmacıları sizce neden anadolu ajansında görev almış olabilir?

 

Anadolu ajansı haberleri ve fotografları bugün bile neden birinci elden kaynak niteliği taşımaktadır?

 

DOĞRU DÜZGÜN KENDİ CEVAPLARINIZLA ÖZ VE NET BİR ŞEKİLDE YAZIN İNTERNETTEN UZUN UZUN YAZILAR KOPYALA YAPIŞTIR YAPAN VE CEVABINI BEĞENMEDİĞİMİ ANINDA BANLARIM ŞİKAYET EDERİM ÖYLE YAPAN CARI UNUTSUN :D not: cok acill!!bir



Sagot :

Milli Mücadele’de ve Cumhuriyetin İlk Dönemlerinde Propoganda ve Tanıtım Çalışmaları


Millî Mücadele’nin başlangıç döneminde ve bütün safhalarında Türkiye’nin içinde bulunduğu yalnızlık halini ve tanıtıma olan ihtiyacını bugün herkes bilmektedir Dışarıda Şark Meselesi’ni kendi çıkarları doğrultusunda çözmeyi düşünen ve bu sebepten dolayı yıllardan beri yapageldikleri Türkiye’nin taksimi plânlarının sonuncusu olan Sevr Anlaşması’nı uygulamayı isteyenler ve bazı azınlıkların Batı ülkelerindeki lobi çalışmaları, içeride kimi İngiliz muhibbi, kimi saltanat veya hilâfet yanlısı, kimi de şahsî çıkarları doğrultusunda çetecilik yapan kişi ve gruplar vardı Din, mezhep ve etnik farklılık esası üzerine bölücü ve kışkırtıcı faaliyetler, mesela misyoner okullarının çalışmaları, sözde bilimsel faaliyetler, yalan haberler ve her türlü anti-Türk kampanyalar hızla devam ediyordu 

Bütün bunlardan dolayı, Millî Mücadele esnasında ve cumhuriyetin ilk yıllarında halkın gönlünün alınıp idareye desteğinin arttırılması için ”tenvir ve irşadı” elzem görüldüğünden, bu konuda bir çok çalışmaların yapıldığı biliniyor Başlangıçta bu çalışmaları Ankara’ya destek için yapan Millî Mücadeleciler daha sonra, inkılapları ve cumhuriyeti yerleştirmeyi de düşünmüşlerdi Ancak bazı icraatları görünce bu kadarla yetinmek istemediklerini, Türkiye halkını çağdaş(muasır) ve medenî bir seviyeye getirmeyi de gaye edindiklerini anlıyoruz Halkın “Tenvir ve İrşadıyla” bir taraftan vatan müdafaası için seferber olması sağlanırken, diğer taraftan da ümmet kimliğinden yeni bir Türk kimliğine kavuşturulması ve bütün bunların hem içeride, hem de dışarıda çağdaş bir tanıtım ve propaganda atağı ile başarılacağının düşünüldüğü bellidir

Osmanlının zayıflamasıyla birlikte, dışarıdan Batılı çevrelerin desteği ve içeriden –özellikle-patrikhanenin çalışmalarıyla Hristiyan tebaada ayrılık fikirlerinin güçlendiğini ve uygun zamanları buldukça da bir bir imparatorluktan ayrıldıklarını biliyoruz Ancak bu başlangıçta sadece Hristiyanlara münhasır bir akım sanılırken, daha sonra Müslüman tebaayı da etkilemiş, hatta Arnavut ve Arap gibi halklardan başka doğrudan Türklere de sirayet eden bir propaganda fırtınasına dönüşmüştür Tabii Türkler devletten ayrılmayı değil, çöküşü durdurmayı hedef alıyorlar, bunun için partiler ve gruplar halinde teşkilâtlanıyorlardı Subaylar arasında İttihatçı-İtilâfçı vs Parti kavgaları yapıldığı yetmiyormuş gibi bir de alaylı-mektepli husumeti adeta millî birlik ülküsünü dinamitliyordu O yılların basınında bazı aydınların ve Atatürk’ün bu “daü’l-fırka” felaketini hüzünlü ifadelerle anlattıklarını biliyoruz

Aynı problem Millî Mücadele döneminde artarak, karşımızda aşılması zor bir engel haline gelmiştir İkinci bir İttihatçı maceraperestliği ve Anadolu’nun da elden çıkmasına müncer olacak bir hareket olarak gösterilmeye çalışılan Millî Mücadele’ye, hem İtilâfçılar, hem de İstanbul’daki diğer bazı çevreler karşı çıkıyordu I Dünya Harbi bitmiş, İttihatçılar kaçakları oynuyor, hepsi canını koruma derdine düşmüş Bu ortamda Hınçak ve Taşnak Partilerinin mensupları başta olmak üzere “Ermeni Tazıları” öyle bir Türk avına çıkmışlardı ki, Türk politikacıları tehditler alıyor, takib ediliyor ve öldürülüyorlardı Üstelik katiller korunuyor, İngiliz askerî savcıları suçluların beraatını isteyebiliyorlardı O dönemin süper gücü olan İngiltere, propaganda teşkilâtlarına, “Bizim Orta Doğu politikamız Türk düşmanlığı üzerine kurulmuştur Türk’ün itibarını yükseltip, Ermeni’nin kredisini düşürecek hiçbir şeye izin vermeyin” diye talimat verebiliyordu3 Bütün bunlar bizim şiddetli bir karşı propaganda hareketine ihtiyacımız olduğunu göstermekte idi

Ayrıca gerek hilâfet, gerekse diğer dinî-tarihî kurum ve zihniyetlerin kaldırılması sebeplerini halka iyi anlatmak, asırların verdiği alışkanlık ve kutsallık inancından dolayı halkın bu kurumlara bağlılığını birilerinin istismar etmesini de önlemek gerekiyordu Millî Mücadele’ de bundan dolayı bir fetvalar savaşının yapıldığını kamuoyumuz bilmektedir

Millî Mücadeleciler hem haklı davalarını Türk ve dünya kamuoyuna doğru olarak duyurup destek almak için, hem de Türk halkını millî bir kimlik etrafında birleştirmek gayesiyle bir dizi tedbirler ittihaz etmişlerdir Bunları şu şekil maddeler halinde sınıflandırabiliriz:

1-Halkın dinî-manevî duygularına hitap edilmiştir (Fetva ve vaazlar)
2-Aydınlardan ve din adamlarından oluşan tenvir ve irşat heyetleri ile millî dava halka anlatılmaya çalışılmıştır
3-Basın-yayın faaliyetleri ile tanıtım yapılmıştır
4-Propaganda amaçlı faaliyetlere önem verilmiştir
5-Millî kimliği belirleyen unsurlardan dil, din, tarih, musiki gibi değerler de kendilerince, işlenerek yeni bir halk “yaratmaya” çalışılmıştır

Halkın Dini Duygularından İstifade

Bu kadar tanıtım ve kendini kabul ettirme problemi içinde bulunan Ankara yukarıda anlatılan tedbirleri bir bir uygulamaya koymuştur Bunların içinde en fazla halkın dinî duygularına hitap etmekle başarılı olacaklarını düşünmüşlerdir İstanbul hükümetlerinin Dürrizâde fetvalarına karşılık, Rıfat Börekçi ve Anadolu’nun muhtelif yerlerinde 160 civarında müftü Millî Mücadele’ den yana fetvalarla halkı din ve devlet yolunda birleştirmeye çalıştıkları biliniyor4

Ağaoğlu Ahmet daha cumhuriyet idaresinin kurulmasından önce din adamlarının halkı eğitmesi gerektiğini anlatan bir yazı kaleme almış ve Batıda ruhanilerin hiç boş durmadan insanlara her türlü yardımı yaptıklarını ifade etmiştir5 Malta’da sürgünde iken yazdığı Üç Medeniyet’de de hutbeler, mev’ızeler, mevlid ve ilâhîlerin halkın anlayacağı bir Türkçe ile yazılması ve okunması durumunda tam bir huşu ve vecd hali ile dinleneceğini ve ahalinin eğitilmesinde çok tesirli olacağını ifade etmiştir

Ziyaretiniz için teşekkür ederiz. İhtiyacınız olan bilgileri her zaman bulabilmeniz için buradayız. Ziyaretiniz için teşekkür ederiz. Amacımız, tüm bilgi ihtiyaçlarınız için en doğru yanıtları sunmaktır. Yakında tekrar görüşmek üzere. Kalademi.me'de sorularınıza yanıt vermekten mutluluk duyuyoruz. Daha fazla bilgi için tekrar ziyaret etmeyi unutmayın.