Kalademi.me, tüm sorularınıza hızlı ve doğru yanıtlar alabileceğiniz ideal yerdir. Sorularınızı sorun ve farklı alanlardaki profesyonellerden ayrıntılı yanıtlar alın. Adanmış uzman topluluğumuzdan sorularınıza ayrıntılı ve net yanıtlar alın.
Sagot :
Eski
Türk tarihinde hükümdarların doğuşu, efsanelere büründürülmüş ve kutsal bir olay
gibi anlatılmışlardı. Hükümdarlar böyle kutsallaştırılıp, gökten indirilir iken;
elbetteki Oğuz-Kağan gibi, bütün Türk kaviminin atası olan kutsal bir kişinin
menşeleri de, Tanrıya ve göğe bağlanacaktı. Eski Türklere göre herşeyi yaratan
ve her varlığın sahibi olan tek kutsal şey, gökteki biricik Tanrı idi.Aslında
göğün kendisi olan Tanrı değildi. Çünkü gök de, yer gibi, maddî birer varlık ve
yüce Tanrı tarafından yaratılmış, dünyanın birer parçası idiler. Gök, bir tane
idi ve dünyamızın üstünü, bir kubbe şeklinde kaplıyordu. Fakat bu kubbenin
üstünde, daha bir çok gökler vardı. Ayın güneşin ve türlü yıldızlar ile
burçların dolaştıkları, ayrı ayrı gökler, uzayın sonsuzluklarını kendi
aralarında paylaşıyorlardı. Bütün bunların üstünde, bir gök daha vardı ki, bu
gökte yaratıcı, büyük ve tek Tanrı oturuyordu. Eski Türkler, ğögün katlarını üst
üste koyma yolu ile saymamışlardı. Fakat sonradan, biraz da dış tesirler sebebi
ile gökleri, yedi veya dokuz kat olarak tarif etmeğe başladılar.
M.Ö. II. yüzyılda doğduğu anlaşılan Oğuz Destanı, ancak XIII. yüzyılda yazıya geçirilebilmiştir.
Oğuz Kağan Destanının bugün bilinen tek bir yazma nüshası vardır. Paris Ulusal Kitaplığının Türkçe Yazmalar bölümünde 1001 numarada kayıtlı olan bu destan,Uygur harfleri ile yazılmıştır. Oğuz Destanı'nın Paris nüshası diye bilinen bu metni ilkin Türkolog W. Radloff, Kutadgu Bilig ile birlikte (1891) yayımladı. Destan daha sonra W. Bang ve G. R. Rahmeti tarafından 1932'de önce Almanca olarak, daha sonrada 1936'da Oğuz Kağan Destanı adıyla Türkçe olarak yayınlanmıştır.
Bu destanda Oğuz, doğuştan güzel olan, doğduktan kırk gün sonra büyüyüp gelişen, halka eziyet eden canavarı öldüren, büyüyünce yeryüzünün dört bir yanına elçiler gönderip o ülkeleri bayrağı altına alan, yaşlanınca yurdunu altı oğlu arasında paylaştıran bir Türk hükümdarı ve kahramanıdır. Destan, Oğuz Kağan'ın yaşamı ve yaşadıkları etrafında örgülenmiştir. Bu destanda, destan kahramanı Oğuz'ungerçekte, Türk-Hun hükümdarı Mete olduğu söylenmektedir. Gerçekten de Mete'nin tarihi kişiliği ile destan kahramanı Oğuz'un serüvenleri arasında büyük bir benzerlik vardır.
Oğuz Kağan Destanının dört ayrı şekli bilinmektedir. Bunlardan birincisi, yukarıda andığımız Paris Ulusal Kitaplığı'ndaki Uygurca yazılmış nüshadır. İkinci şekil, Reşideddin'in Câmi'ü't-Tevârih kitabının ikinci cildindeki "Tarih-i Oğuzân ve Türkân" kısmındaki metindir. Üçüncüsü, Uzunköprü'de ele geçen Çağatayca yazılmış metindir ki H. Namık Orkun'un Oğuzlara Dair (Ankara, 1935) adlı yapıtıdır. Dördüncüsü, Ebulgâzi Bahâdır Han'ın Şecere-i Terâkime'sindeki anlatma parçadır.
Hizmetimizi kullandığınız için teşekkür ederiz. Amacımız, tüm sorularınıza en doğru yanıtları sunmaktır. Daha fazla bilgi için tekrar ziyaret edin. Ziyaretinizi takdir ediyoruz. Platformumuz her zaman doğru ve güvenilir yanıtlar sunmak için burada. İstediğiniz zaman geri dönün. Kalademi.me her zaman kesin yanıtlar sunmak için burada. En güncel bilgiler için tekrar gelin.