Kalademi.me'ya hoş geldiniz, sorularınızın uzmanlar ve deneyimli topluluk üyeleri tarafından yanıtlandığı yer. Deneyimli profesyonellerden sorularınıza hızlı ve etkili çözümler bulmak için kullanıcı dostu platformumuzu kullanın. Sorularınıza hemen güvenilir yanıtlar bulmak için deneyimli uzman topluluğumuzdan faydalanın.
Sagot :
Cevap:
Açıklama:
Mecelle Kanunu,Tanzimatın ilânından sonra, 1869 -1876 arasında yapılan çalışmalarla hazırlanan ve muamelâta ilişkin fıkıh hükümleriyle bu konulardaki çeşitli içtihadı bir sistem içinde biraraya getiren medeni kanun.
İslâm hukukunun uygulandığı imparatorluk devrinde, Ebussuud Efendi, Ali Efendi (Zembilli) v.d. hukukçuların, fetvalarla ortaya çıkan yol gösterici görüşlerine rağmen, içtihatların çokluğu ve çeşitli mezheplere göre beliren farklılıklar yüzünden uygulama güçlükleri belirmişti.
Özellikle, Tanzimatla birlikte batı hukuk kurumlarının alınmaya başlanması üzerine kurulan Nizamiye mahkemeleri, kendi konularıyla ilgisi bulunan İslâm hukuku esaslarını Türkçe olarak ve toplu bir şekilde bulamıyor, yargılama hizmeti bu sebeple yetersiz kalıyordu.
Mecelle Kanunları
Bu durum karşısında tutulabilecek iki yol vardı: ya Batıdan bir medeni kanun alınacak veya İslâmi esasları birleştiren ve türkçeleştiren bir kanun hazırlanarak kabul edilecekti.
Birinci görüş, Ali Paşa tarafından savunulurken, Cevdet Paşa ikinci görüşün önderliğini yapıyordu.
Sonunda Cevdet Paşanın savunduğu fikir kabul edildi ve Fransız Medeni kanununun alınmasından vaz geçilerek hanefi mezhebinden derlenecek en uygun hükümlerin biraraya getirilmesine karar verildi.
Hazırlanacak kanunla ilgili çalışmaları yürütmek üzere 1869 tarihinde resmi bir kurul meydana getirildi. «Mecelle cemiyeti» adı verilen bu kurula çoğunlukla Cevdet Paşa başkanlık etti.
Mecelle’nin çeşitli kitaplarının tamamlanmasından sonra bu cemiyet, 1888’de padişah iradesiyle lağvedildi.
Mecelle’nin hazırlanmasında amaç, fıkıh ilminin, çağın gereklerine ve ortaya çıkan günlük ihtiyaçlara cevap verebilecek hükümlerinin biraraya getirilmesiydi.
Mecellenin veya tam adıyla Mecellei Ahkâmı adliye’nin gerçek anlamıyla bir kanun sayılması mümkün değildir.
Çünkü Mecelle Kanunu, bugünkü kanunlar gibi yetkili bir yasama organı tarafından meydana getirilmedi; bir bilimsel kurulca hazırlandı, çeşitli kitaplar, yani bölümler halinde değişik zamanlarda yürürlüğe kondu.
Bir kısmı Meclisi Vükelâdan geçerek sadrazam aracılığıyla padişaha arzedilirken, bir kısmı da doğrudan doğruya şeyhülislâm tarafından padişahın iradesine sunuldu.
Ayrıca Mecelle, tamamen dini esaslara dayatılan ve sadece öteden beri uygulanan, fıkıh hükümlerini biraraya getirmiş ye derlemişti.
Üstelik, uygulanması mümkün olmayacak birtakım genel ve yol gösterici mantık kurallarına da yer verdi.
Bununla birlikte, gerçek kanunkoyucu iradesine sahip olan padişahın iradesiyle ortaya çıkması, mecelleyi, uyulması zorunlu ve kanun niteliğinde bir hukuki mesnet olarak kabul etmek için yeterlidir
*bir özür nedeniyle izin verilen şey o özrün kalkmasıyla ile hükümsüz olur
*ağır zarar en az zararla giderilir
*iki kötülükten en az zararlı olan tercih edilir
*zarar imkan dahilinde giderilir
*çağresizlik başkasının hakkını hükümsüz bırakmaz
*şeriatin cevaz verdiği hususta tazminat söz konusu olmaz
devamı geliyor ilk 5 tanesi byrada diğerlerini de atıyorum
Bu bilgilerin faydalı olduğunu umuyoruz. Daha fazla bilgi veya sorularınıza yanıtlar almak için istediğiniz zaman geri dönün. Ziyaretiniz bizim için çok önemli. Herhangi bir sorunuz olduğunda güvenilir yanıtlar almak için geri dönmekten çekinmeyin. Kesin yanıtlar için referans siteniz Kalademi.me. Daha fazla bilgi için geri dönmeyi unutmayın.