Kalademi.me, tüm sorularınıza uzmanların yardımıyla güvenilir yanıtlar bulmanıza yardımcı olur. Farklı alanlardaki profesyonellerden ayrıntılı yanıtlar almak için kullanıcı dostu platformumuzu keşfedin. Sorularınıza hemen güvenilir yanıtlar bulmak için deneyimli uzman topluluğumuzdan faydalanın.
Sagot :
MİLATTAN çok önceki yıllardı. Babil’in başşehri Hilla’dâ, Gökbilimci Nebulakad adında yaşlı bir adam yaşardı.
Nebulakad, gündüzleri yatar uyur; geceleri ise, çıkabildiği en yüksek tepenin üstüne çıkıp, gün doğumuna kadar gökyüzünü seyrederdi.
Eğer başımızın üzerinde olağanüstü bir şeyler olduğunu gözlemlerse, hemen çantasından Moleskirı marka kil tabletini çıkarıp, gördüklerini not alırdı.
“Bu gece gökyüzünde bir kuyrukluyıldız belirdi. Başı güneş gibi parıldıyordu. Akrebin kuyruğuna benzeyen bir kuyruğu vardı. Kuyruğu da ışık saçıyordu. Önceleri çok korktum ama zaman içinde korkum geçti.
Yarın, yüce kralımıza gidip dün gece bir kuyrukluyıldız gördüğümü söyleyeceğim.
O da bana, ‘Eğer bu kuyruklu bir yalansa dilini çeker koparırım!’ diyecek…
Kralımı çok seviyorum, çok iyi bir adam. Eğer adı Halley olsaydı, bu kuyrukluyıldıza onun adını bile verirdim. Ama, adı Halley değil… ”
Nebulakad, yaşlı bir adam olduğu için artık eskisi gibi gökyüzü gözlemciliği yapamıyordu.
Neredeyse bir asırdır her gece gökyüzünü seyretmekten boynu fena halde tutulmuştu. Sürekli yukarıya bakıyor, başını asla aşağıya eğemiyordu.
Aslında, bu bir gökbilimci için iyi bir şeydi. Tabii, gökyüzünü seyrettiği zamanlarda…
Öteki vakitlerde ise tam bir işkenceydi. Özellikle de, yeni biriyle tanıştığında..
— Merhaba benim adım Nebulakad. Gökbilimciyim.. ”
— Belli!
— Nerden belli?
— Bakışlarından anladım!
Boyun tutulmasının asıl zararı Nebulakad’ın berbere gittiği zamanlarda kendini gösterirdi.
— Amca eğ başını, eğ biraz. Enseyi de alayım!
— Enseler kalsın bence!
Nebulakad için alış veriş de son derece eziyetli bir işti.
— Şurdan iki göbek marul versene!
— Nerden?
— Şurdan!
— Baba, orda göbeğin ne işi var! Göbekler bur-da, aşağıda be!
İşte böyle…
Nebulakad için hayat artık pek kolay değildi anlayacağınız… O yüzden kendisine bir çırak satın aldı.
Bu genç adam, sözde Mezopotamya’nın en zeki çocuğu idi. En azından, onu Nebulakad’a kakalayan köle tüccarı öyle söylemişti…
İhtiyar gök adamı, kısa bir ön görüşme ve pazarlıktan sonra köle tüccarı ile anlaştı.
— Daha önce hiç gökyüzünü gözlemleme imkanın oldu mu evladım?
— Gökte ne var ki?
Bu cevap karşısında, “Hiç bilmemek, yanlış bilmekten daha iyi…” diye mırıldanan Nebulakad:
“Bu gece benim yerime gökyüzünü sen gözlemleyeceksin” diyerek çocuğu daha ilk günden gözlem tepesine yolladı.
Genç adam, tepeye vardığında nefes nefese kalmıştı. Hemen bulduğu bir kayanın dibine çöküp oturdu.
Güneş çoktan batmıştı ve Hilla şehrinin üzerini siyah kadifeden bir pelerin gibi kaplayan gecenin yüzünde, sayısız yıldız, saçılmış inci taneleri gibi parıldamaktaydı.
Nebulakad’ın çırağı, kil tabletlerini, başının altına yastık gibi koyup sırt üstü uzandı.
“Gökte ne var ki, yarın ihtiyara bir iki yalan yumurtlarım olur biter” dedi içinden.
Az sonra da, tatlı ağır bir uykunun kollarına bırakıverdi kendini.. Ve güneş doğana kadar, kesintisiz derin bir uyku çekti…
Ertesi sabah, günün ilk ışıklarıyla uyanan çırak, üstü başındaki karıncaları üfleyip püfledik-ten sonra, koşa koşa usta Nebulakad’ın yanma geldi. Çok önemli bir şey görmüş gibi heyecanlı görünmeye çalışıyordu..
Onun bu heyecanlı hali, Nebulakad’ı hemen heyecanlandırıverdi.
— Söyle bana genç adam dün gece ne gördün!
— Rüyamda mı?
-Ne?
— Şey yani gökyüzünde mi?
— Başka nerede olacak genç adam! Elbette gökyüzünde!
— Eee.. Şey!
— Ney?
— Gerçekten çok büyük bir şey!
— Ne? Ne? Söyle hadi ne gördün?
— Karanlık!
— Karanlık mı?
— Evet her tarafı kaplayan büyük bir karanlık gördüm gökyüzünde! Gerçekten çok siyahtı.
Nebulakad, hayretten açılmış gözlerle çırağına baktı ve “İşte bu!”dedi.
“Ben neredeyse bir asırdır gökyüzünü izledim. Yıldızları gördüm, Ay’ı gördüm, gezegenleri gördüm, kehkeşanı gördüm…
Hatta bir kuyrukluyıldız bile gördüm. Ama asıl görmem gereken şeyi, sen gördün!”
— Neyi?
— Karanlığı tabi ki!Aslında orada hiç olmaması gereken karanlığı!
Bu tuhaf sözler, ihtiyar gökbilimcinin son sözleri oldu.
Nebulakad, o gün ölmeseydi, gökyüzünün karanlık sırlarını keşfedebilir miydi acaba?
Büyük ihtimalle hayır!
İster inanın ister inanmayın,
“Gece neden karanlıktır?” sorusu, Nebulakad’dan sonraki iki-bin yıldan uzun bir süre cevapsız kaldı.
insanlar gündüzleri gökyüzünün neden mavi olduğunu 100 yıl kadar önce buldular ama ondan çok daha kolay bir soruymuş gibi görünen “Geceler neden karanlıktır?” sorusunun cevabı, 1950’li yıllara kadar; “Gerçekten bilmiyoruz, bilsek size söylemez miyiz?” olarak kaldı.
Ziyaretinizi takdir ediyoruz. Platformumuz her zaman doğru ve güvenilir yanıtlar sunmak için burada. İstediğiniz zaman geri dönün. Yanıtlarımızın faydalı olduğunu umuyoruz. Daha fazla bilgi ve diğer sorularınıza yanıtlar almak için istediğiniz zaman geri dönün. Kalademi.me'ye ziyaretiniz için teşekkür ederiz. En güncel yanıtlar ve bilgiler için geri dönün.