Sorularınıza hızlı ve doğru yanıtlar alın, Kalademi.me, en iyi soru-cevap platformu. Farklı alanlardaki uzmanlardan kesin yanıtlar almak için kullanıcı dostu platformumuzu keşfedin. Farklı disiplinlerdeki uzmanlardan kesin yanıtlar almak için kapsamlı soru-cevap platformumuzu kullanın.

Arkadaşlar Sosyal Bilgiler dersinden Topkapı Sarayı ve Ayasofya Camii'si hakkında araştırma yapılacak.
Fen Bilimleri dersinden görme organı ve görme olayının nasıl gerçekleştiği hakkında araştırma yapılacak.
(İkisi de 2 veya 3 sayfalık olacak)
Benim için bilgi bulabilir misiniz?
13 Mayıs 2022 son tarih yani 13 Mayıs'tan önce atmanız lazım 2 veya 3 sayfalık atanları en iyi seçicem
Acill!!
Konuya ``Diğer Diller`` yazdım çünkü iki ders seçilmiyo.
Şimdiden teşekkür ederim
(Boş yazanları gerçekten bildiririm.)


Sagot :

Cevap:

İstanbul Yeni Sarayı / Topkapı Sarayı, İstanbul’da tarihî yarımadanın ucunda Marmara denizine, Asya-Üsküdar ve Haliç’e bakan, dolayısıyla her yönden şehre hâkim bir mevkide 700 dönümlük bir alanda kurulmuştur. İstanbul’un Osmanlılar tarafından alınmasından sonra Zeytinlik diye adlandırılan Sarayburnu’nda bahçe düzenlemeleri ve köşklerle başlayan inşaat Sûr-ı Sultânî (Kal‘a-i Sultânî) adı verilen surlarla devam etmiştir. Topkapı Sarayı’na XIX. yüzyılın ortalarına kadar her dönemde çeşitli ilâveler yapılmıştır. Devlet teşkilâtına ve kullanım ihtiyacına göre şekillenen saray birçok mimari ve süsleme özelliği göstermektedir. Genel olarak bulunduğu araziye uygun biçimde yatay bir genişlemeyle birbirine eklemlenmiş bir yapılanmaya sahiptir. Devrin kaynaklarında yer alan, binanın başlangıç ve bitiş tarihleriyle ilgili bilgiler birbirinden farklıdır. Bâb-ı Hümâyun’un üzerindeki tarih 883 (1478) olduğuna göre inşaata bu tarihten önce ve muhtemelen 1465’te başlandığı kabul edilebilir. Saraya yapımından sonra uzun yıllar, muhtemelen XVIII. yüzyıla kadar Beyazıt’taki eski saraydan dolayı Sarây-ı Cedîd-i Âmire denilmiş, ardından deniz tarafında bulunan ve yanlarına topların yerleştirilmiş olması sebebiyle Toplu Kapı denilen köşkün isminden dolayı Top Kapısı Sarayı adı kullanılmaya başlanmıştır.

Sarayın, Bizans dönemi şehir surlarına dayanan surları üzerinde en büyüğü, ana giriş kapısı niteliğindeki Bâb-ı Hümâyun’la birlikte Demir Kapısı ve Otluk Kapısı adı verilen üç büyük kapısı ve beş adet hizmet kapısı (koltuk kapısı) vardır. Birinci kapı olan Bâb-ı Hümâyun iki katlı bir köşk kapı olup üstündeki kitâbe Ali b. Yahyâ es-Sûfî imzalıdır. Köşkün cephesinde üst kısmının alt sırasında yedi, üst sırasında altı pencere bulunuyordu. XIX. yüzyılın ikinci yarısında yangın ve depremden zarar gören yapının üst katı yıkılmıştır. Şehrin Osmanlı öncesi surlarına dayanarak sarayı çevreleyen Sûr-ı Sultânî ile birlikte ana kapıların da ilk inşaatla beraber yapıldığı kabul edilir (bk. BÂB-ı HÜMÂYUN). Topkapı Sarayı’nın teşkilât açısından dört bölümden meydana geldiği söylenebilir: Hizmet ve koruma alanı (Bîrun), idarî merkez (Dîvân-ı Hümâyun), eğitim alanı (Enderun) ve özel yaşam alanı (Harem).

Topkapı Sarayı üç ana avlu ve üç âbidevî kapı etrafında şekillenmiştir. Birinci kapı Bâb-ı Hümâyun, ikinci kapı Bâbüsselâm, üçüncü kapı Bâbüssaâde’dir. Bâb-ı Hümâyun ile Bâbüsselâm arasındaki büyük meydan sarayın ihtiyaçlarını karşılayan birimlerin ve çalışanların bulunduğu kısımdır. Ayrıca halkın ve askerin girip çıkabildiği bir meydan özelliği göstermektedir. Bilhassa cülûs ve bayram törenleri esnasında törene katılan devlet adamlarının maiyetleri ve yeniçerilerin beklediği bir alan olduğu yazılı kaynaklardan ve XVI. yüzyıl minyatürlü eserlerinden tesbit edilebilmektedir. Bu işleviyle birinci avlu, devlet merkezinin askere ve halka açık tutulduğu alan olup etrafı surla çevrilmesine rağmen padişahın kendi yaşam alanını şehirden ayırmak istemediğini göstermesi bakımından önemlidir. Bâb-ı Hümâyun’dan Bâbüsselâm’a doğru giderken sağda sarayın hastahanesi (Enderun Hastahanesi), su dolabı gibi hizmet binaları ile fırınlar bulunurdu. Sol ön tarafta sarayın her bölümünde kullanılacak odunların yığıldığı bir alan vardı. Bu kısmın devamında Bizans döneminden intikal eden ve İstanbul’un fethinden sonra cebehâne şeklinde kullanılan Aya İrini Kilisesi ile ambarhane yer alıyordu. İkinci kapıya daha yakın bir yerde olan Deâvî Kasrı sekizgen planlı ve kuleli yapısıyla küçük bir köşk biçimindeydi ve işlevi açısından önemliydi. Sorunlarını divana ve hükümdara ulaştırmak isteyen kişiler dilekçelerini bu köşk içindeki görevliye verirlerdi. Birinci avluda sarayın ihtiyaçlarını şehir esnafına gerek duymadan sağlayan görevliler vardı. Saray içinde idarî vazifeleri olan matbah-ı âmire emini, ıstabl-ı âmire emini, arpa emini gibi görevliler, cerrahbaşı, kehhâlbaşı gibi hekimlerle hünkâr imamı, padişah hocası gibi ulemâ sınıfından gelenler İsmail Hakkı Uzunçarşılı’ya göre Bîrun halkını teşkil ediyordu. Fırınlar, hastahane, nakkaşhâne, mimarlar ocağı, mehterhâne ve ıstabl-ı âmire Bîrun kısmı diye adlandırılırdı. Bu sınıflandırma saray teşkilâtının genel yapılanması şeklinde kabul edilmeli, ancak zaman zaman farklı uygulamalar olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu sınıflandırmaya göre Enderun ve Harem dışındaki bütün kısımlar Bîrun olarak düşünülmüştür.

Bâbüsselâm ikinci avlunun girişinde iki kuleli, iki cepheli âbidevî giriş kapısı olup devlet merasimlerinin icrasına başlanan yerdi. İç içe iki kapıdan ve kapı arasındaki odalardan meydana gelen yapının üstündeki kuleler araştırmacıların dikkatini çekmiştir. Kulelerin biçimsel özelliği Kanûnî Sultan Süleyman’ın Avrupa seferi sırasındaki gözlemlerine dayandırılmakta ve kapı üzerinde yenileme esnasında ilâve edildikleri kanaatini uyandırmaktadır. Bununla beraber Topkapı Sarayı hakkında geniş bir çalışma yapan Gülru Necipoğlu kulelerin surlarla beraber Fâtih Sultan Mehmed döneminde yapıldığını düşünmektedir. Dîvân-ı Hümâyun toplantılarında kapıcıbaşılar ve çavuşbaşılar devlet adamlarını Bâbüsselâm’ın önünde karşılardı. Yeniçeri ağası divan günlerinde erkenden gelir, burada vezirlerin gelmesini beklerdi. Küçükten büyüğe doğru her gelen vezir bir üstündekini bekler, o geldiği zaman selâm çavuşları tarafından karşılıklı selâmlaşırlardı. Bâbüsselâm önünde sabahın erken saatinde yapılan bu törenden sonra devlet adamları içeriye girer, çavuşbaşı ve kapıcılar kethüdâsı refakatinde divana giderlerdi. Devlet adamlarının kendi yanında çalışan memurları içeriye girmez, kapı dışında beklerdi. Osmanlı Devleti’ne gönderilen elçiler oldukça kalabalık bir maiyetle gelir, maiyetin büyük kısmı ancak Bâbüsselâm’a kadar eşlik eder ve yine bu kapı dışında birinci avluda elçinin görüşmesinin bitmesini beklerdi. Kapıdan hükümdar hariç hiç kimse atla girmezdi, dolayısıyla birinci avlu gelenlerin atlarının ve bakıcılarının da beklediği kısımdı (

Açıklama:

fen:Görme Olayı Nasıl Gerçekleşir?

Bir cismin göz tarafından algılanması ve görülmesi için o cismin ışık kaynağı olması ya da o cismin bir ışık tarafından aydınlatılması gerekir. Cisme doğru bakıldığı zaman cisimden yansıyan ışık gözün saydam olan tabakasına çarpar ve burada da kırılır. Saydam tabaka tarafından kırılan ışık ışınları ise, göz bebeğine gelir.

Algılanan görüntü ise, burada bulunan almaçlar tarafından algılanır. Algılanan görüntü görme sinirleri aracılığı ile beyinde bulunan görme merkezine iletilir. Ters olan görüntü, beyin aracılığı ile düz olarak algılanır. Bu sayede görme olayı gerçekleşir.

Görme yetisini kaybetmemek için yakın bir mesafeden uzun bir süre televizyon izlememeniz, kitap okurken kitabı çok yakın tutmamanız, kuvvetli bir ışığa çıplak gözle bakmamaya özen göstermeniz gerekir. Bu sayede gözünüzün sağlığını koruyabilirsiniz.

Gözde Görme Nasıl Olur?

Görme olayı şu şekilde gerçekleşir;

Nesnelerden yansıyan ışık ışınları önce korneaya ulaşır ve buradan da Kornea tarafından kırılmış olan ışık ışınları göz bebeğinde bir araya toplanır.

Işık ışınları göz bebeğinden geçtikten sonra ise, merceğe ulaşır.

Işık ışınları mercekte ikinci defa kırılır ve ardından camsı cisimden geçerek ağ tabakada bulunan sarı leke üzerine düşer. Sarı lekede ise, ters görüntü meydana gelir.

Beyinde oluşan ters görüntü, sarı lekede yer alan duyu almaçları aracılığı ile algılanır ve beyin ile sinirler görme merkezine taşınır.

Beyindeki bulunan görme merkezinde ters görüntü düz bir şekilde algılanır ve bu sayede de görme olayı gerçekleşmiş olur.

KOLAY GELSİN :-D