Kalademi.me, tüm sorularınıza hızlı ve doğru yanıtlar alabileceğiniz ideal yerdir. Farklı disiplinlerdeki profesyonellerden ayrıntılı yanıtlar almak için platformumuzu keşfedin. Deneyimli profesyonellerden ayrıntılı yanıtlar almak için kullanıcı dostu platformumuzu keşfedin.
Sagot :
Cevap:
Kuşkusuz insan eğitilmeli ama bunun tek ve biricik yolu okul mudur' Okula gitmeyen insan cahil, suçlu, görgüsüz, cani mi olu? Oysa ben nicelerini tanırım; hiç okula gitmemiş ama dünya iyisi, en eğitimlileri bile ceplerinden çıkarırlar.
Peki ya okula gidenler melek mi oluyo? Tankları, uçakları, kimyasal silahları , atom bombalarını, tasarlayanlar okullu değil miyd? Okula gidip eğitilen insan, (sanki) dünyaya ve insana daha mı kötü davranıyor'
Okullar işe yarıyorsa, bunca okula ve eğitime rağmen; savaşların, ‘insan elinde çıkma ölümlerin’ azalacağına artıyor oluşuna ne demel? Besinlerimizi kanserojenlerle zehirleyenler diplomalı okullular değil m? Okullar gerçekten yaratmak istediği insanı yaratamıyor m? Ya da eğer okullar olmasaydı insan çok daha mı kötü olacakt?
*
1926’da Viyana’da doğan Ivan Illich, histoloji, kristalografi, teoloji, felsefe ve ortaçağ tarihi eğitimi almıştır. 1960 yılına kadar Porto Rico’da Katolik Üniversitesinde rektör yardımcısı olarak çalışmıştır. 1960 yılında Meksika'da Kültürlerarası Dokümantasyon Merkezi’ni (CIDOC) kurdu. Illich okul eğitimi ile toplum sistemi arasındaki ilişkiye yönelik eleştirilerin son temsilcisidir. 1970’li yıllarda yayımlanan “Okulsuz toplum” adlı kitabında, okulları sanayi toplumunun etkisinde olduğu gerekçesiyle eleştirmiştir. Illich bu eserinde, toplumdan ziyade, zihinlerin okulsuzlaştırılması gereğini öne sürmüştür. Ona göre okullar, var olan otoriteye bağlı bireyler yetiştirmekte ve yerleşik düzeni benimsetmektedir. Böylece okullar ideolojik eğitim vermektedir (Spring, 1991; Illich, 1989; Illich, 2010; //www. cls.com.mx).
Illich’ e göre okul sistemi, şartları eşitlemek yerine tekeline almaktadır. Okul sınıflı toplumu besler, insanları derecelendirir, dolayısıyla toplumsal kutuplaşmayı şiddetlendirir. Okul, toplumsal hiyerarşiyi meşru hale getirir ve eşitliği sağlamak yerine, eşitsizlik yaratır.
Şimdi İvan İllich’in yıllar önce yaptığı bu tespitin ne kadar doğru olduğunu destekleyecek bir anımı ve gözlemimi paylaşmak istiyorum.
Geçtiğimiz yıllarda bir düğüne davet edilmiştik. Davetiyede düğünün yemekli olduğu yazılıydı. Düğünün yapılacağı yere girerken kapıda çocukluk arkadaşımla karşılaştık. Düğüne girişte düğün sahiplerinden biri adımızı sordu ve sonra elindeki bir listeden isimlerimizi sorup kaç numaralı masalarda oturacağımızı söyledi. Çok da önemsemedim. Girdik düğün alanına. Arkadaşımla beraber gidip sekiz kişilik masaya oturduk. Biraz sonra masadaki bütün sandalyeler doldu. Yeni gelenlerle selamlaştık. Çok geçmemişti ki bir çift geldi ve arkadaşıma:
Afedersiniz, galiba bizim yerimize oturmuşsunuz, dediler.
Araya girdim;
-Hoş geldiniz. Çocukluk arkadaşımla karşılaştık da, beraber olmak için böyle oturduk. Onların yeri de iki yandaki masa, rica etsek siz oraya oturabilir misiniz, dedim.
-Orası da akademik masa mı acaba, ded?
Ne söylemek istediğini pek de anlamadım ama uzatmadan gülerek,
Bilmiyorum ama oraya pastayı daha önce veriyorlar, dedim
Onlar gittiler. Az sonra kapıda bizi karşılayan kişi geldi. Eğilip bir şeyler söyledi. Anlaşamayınca birlikte müzikten biraz uzaklaştık:
Ümit Bey, arkadaşınızı diğer masaya almak zorundayız. Her masa kişi tanımlı olduğu için bu uygulama bu, dedi
Hayretler içindeydim: Kişi tanımlı m? Kardeşim KPSS sınavına mı giriyoruz. Düğüne geldik. Arkadaşımızla oturamayacak mıyı?
Masalar öyle ayarlandı, bu seferlik böyle olsun. Yeni usul böyle, dedi hem gülüp hem de kolumu pazularımdan hafifçe ve dostça sıkarak.
Tepem atıverdi; kolumu çekerek;
Davetli olduğum düğünde kiminle oturacağımı kimseye sormam. Bu usulün mantığını da anlamadım zaten.
Ümit Bey, dedi, sizin bulunduğunuz masa akademik bir masa. Hem arkadaşınız kız evinin misafiri, siz ise oğlan evinin. Düğün sahipleri verdi isimlerinizi. Böylelikle daha iyi anlaşacağınız insanlarla aynı masaya koşullandırıldınız.
Duyduklarım karşısında hayret içindeydim.
Siz nasıl bir hakla insanları mesleklerine ve kariyerlerine göre oturacakları yerleri belirliyorsunuz. Düğün bu ya düğün! Kız evi ile oğlan evinin yakınları da farklı masalara oturacak: Doğru mu anlıyoru?
Aynen öyle, Karışıklık çıkmasın, diye.
Kendimi daha fazla tutamadım:
Bak güzel kardeşim. Düğün demek, oğlan evi ile kız evinin yakınlaşması, kaynaşması da demek. Neden böyle eski köye yeni adetler getiriyorsunuz! Zaten insanlar iyice yabancılaştı birbirine. Mantıksız, görgüsüz ve edepsiz bir sosyal dikte bu yaptığınız Lütfen sinirlenmeyin, Ümit Bey. Ben sadece neden öyle koşullandırıldığınızı anlatmak istiyordum.
Bir kere ona ‘koşullandırıldınız’ değil ‘konuşlandırıldınız’ denir. Gerçi doğru, siz bu hareketinizle davetlileri kendi kafanıza ve sosyoloji bilginize göre koşullandırmış da oluyorsunuz! Arkadaşım da ben de masa değiştirmiyoruz. Gidin ne yapacaksanız yapın!
Diyerek gidip masaya oturdum.
Arkadaşlarım ‘Hayırdır’ diye sordu.
Yok bişey, düğünlerde okullardaki ‘sosyometri’ tekniği ile düzenlenmeli, dedim
* Yukarıdaki örnekten şu çıkarımlara varıyorum:
Okumuşlar ve okumamışlar yakın bir gelecekte düğünlerde aynı masalara oturamayacaklar. Çünkü artık insanlar diplomalı-diplomasız olarak sınıflandırılmaya başlanmıştır. Şimdilik rica/öneri/düzenleme düzeyinde hayatlarımıza sızan bu düşünce gittikçe normalleşerek bir norma dönüşecek. Sonra iş daha da büyüyecek: Okumuşlarla okumamışlar aynı apartmanda, aynı yazlıkta oturamayacaklar, bindikleri uçaklar, metrolar da farklı olacak, belki tuvaletler, lokantalar da. Bir tık sonra hastaneleri ayrı olacak, daha sonra dostluk yapamayacaklar ve daha sonra da evlenmeleri mümkün olmayacak. Bir tık sonra okullular oy kullanabilecekken okulsuzlar kullanamayacak, seçme ve seçilme hakları olmayacak. Sonra onlarla aynı şehirde yaşamak istemeyecekler, aynı ülkelerde ve aynı dünyada. Ve belki de bu sefer dünyadan kim gidecek savaşları başlayacak.
Bilim kurgu gibi geliyor değil m? Değil.
Bugün bir akademisyenle bir kamyon şoförünü, üstelik bir düğün merasiminde, bir masada oturtmak istemeyen anlayış şimdiden tartışılmaya ve karşı durulmazsa önce normalleşir, ardından normlaşır ve sonra kural/emir/ şartlaşır. Ve bunu yapan okuldur. Okullu olmaktır. Okulu ve okullu olmayı her şeyin üstüne çıkararak, okullu olmamayı aşağılamak, yok saymaktır.
Bu bilgilerin size faydalı olduğunu umuyoruz. Sorularınıza daha fazla yanıt almak için istediğiniz zaman geri dönebilirsiniz. Ziyaretiniz için teşekkür ederiz. İhtiyacınız olan bilgileri her zaman bulabilmeniz için buradayız. Bilginiz değerlidir. Daha fazla yanıt ve bilgi için Kalademi.me'ye geri dönün.