Kalademi.me, tüm sorularınıza güvenilir ve hızlı yanıtlar alabileceğiniz en iyi yer. Adanmış uzman topluluğumuzdan sorularınıza ayrıntılı ve net yanıtlar alın. Adanmış uzman topluluğumuzdan sorularınıza ayrıntılı ve net yanıtlar alın.

Keloğlan bir tutam nohut tanesi hikaye eski Acill​

Sagot :

Bir varmış, bir yokmuş. Vaktin birinde, başı kel, yüzü güleç bir Keloğlan varmış. Bu Keloğlan günün birinde, yolda giderken bir nohut tanesi bulmuş.

Evde, nohut tanesini havaya atıp tutarken, birden yere düşürmüş, tahtaların arasına kaçırmış. Elimi sokup alayım demiş, ama eli sığmamış; parmağımı sokup alayım demiş, ama parmakları nohuta ulaşamamış. Sonunda koşmuş marangoza gitmiş:

Aman usta, yetiş usta! Evde tahtaların arasına nohut tanesi kaçtı. Şu tahtaları kesip arala da, nohutu oradan çıkarıver.

Ama marangoz hiç oralı olmamış:

Git başımdan Keloğlan, işimi bırakıp gelemem!

demiş. Keloğlan sinirlenmiş, kel kafası kıpkırmızı olmuş:

Dur, seni beye şikayet edeyim de gör bakalım!

demiş ve koşmuş beye gitmiş:

Aman beyim, soylu beyim! Yolda giderken bir nohut buldum. Havaya atıp tutarken yere düşürdüm, tahtaların arasına kaçırdım. Elimi sokup alayım dedim, sığmadı; parmağımı sokup alayım dedim, ulaşamadım. Sonunda marangoza gittim; şu tahtaları kesip arala da, nohutu çıkarıver dedim. İşim var bırakamam dedi, beni başından savdı. Gel şu marangozu korkut da nohutu çıkarıversin.

Ama bey hiç oralı olmamış. Üstelik sinirlenip bağırmaya başlamış:

Haydi oradan Keloğlan! Beni böyle şeylerle rahatsız etme!

Keloğlan sinirlenmiş, kel kafası kıpkırmızı olmuş:

Dur, seni hanıma şikayet edeyim de gör bakalım! Sana küssün, bir daha yüzüne bakmasın...

demiş ve koşmuş beyin hanımına gitmiş:

Aman hanım, güzel hanım! Yolda giderken bir nohut buldum. Havaya atıp tutarken yere düşürdüm, tahtaların arasına kaçırdım. Elimi sokup alayım dedim, sığmadı; parmağımı sokup alayım dedim, ulaşamadım. Sonunda marangoza gittim; şu tahtaları kesip arala da, nohutu çıkarıver dedim. İşim var bırakamam dedi, beni başından savdı. Ben de koştum beye geldim; gel şu marangozu korkut da nohutu çıkarıversin dedim. Ama bey; beni böyle şeylerle rahatsız etme dedi, beni başından savdı. Güzel hanımım; gel şu beye küs, yüzüne bakma da, marangozu korkutsun, marangoz da nohutu çıkarıversin.

Ama beyin hanımı da hiç oralı olmamış. Üstelik sinirlenip bağırmaya başlamış:

Aman Keloğlan, ne anlatıyorsun! Bunaltma beni akşam vakti, git başımdan!

Keloğlan sinirlenmiş, kel kafası kıpkırmızı olmuş:

Dur, seni fareye şikayet edeyim de gör bakalım! Çeyiz sandığına girsin de, dantellerini kemirsin, parçalasın...

demiş ve koşmuş farenin yuvasına gitmiş:

Aman fare, canım fare! Yolda giderken bir nohut buldum. Havaya atıp tutarken yere düşürdüm, tahtaların arasına kaçırdım. Elimi sokup alayım dedim, sığmadı; parmağımı sokup alayım dedim, ulaşamadım. Sonunda marangoza gittim; şu tahtaları kesip arala da, nohutu çıkarıver dedim. İşim var bırakamam dedi, beni başından savdı. Ben de koştum beye gittim; gel şu marangozu korkut da nohutu çıkarıversin dedim. Ama bey; beni böyle şeylerle rahatsız etme dedi, beni başından savdı. Ben de koştum beyin hanımına gittim; gel şu beye küs, yüzüne bakma da, marangozu korkutsun, marangoz da nohutu çıkarıversin dedim. Ama hanım; bunaltma beni akşam vakti dedi, başından savdı. Canım fare; gel şu hanımın çeyiz sandığına gir de, dantellerini kemirip parçala. Hanım beye küssün, bey marangozu korkutsun, marangoz da nohutu çıkarıversin.

Fare biraz düşünmüş, kuyruğunu iki yana sallamış:

Cık cık, olmaz! Deliğimden çıkamam.

demiş. Keloğlan sinirlenmiş, kel kafası kıpkırmızı olmuş:

Dur, seni kara kediye şikayet edeyim de gör bakalım! Gelsin seni bir güzel kovalasın, avlasın...

demiş ve koşmuş kediye gitmiş:

Kara kedi, mırnav kedi! Yolda giderken bir nohut buldum. Havaya atıp tutarken yere düşürdüm, tahtaların arasına kaçırdım. Elimi sokup alayım dedim, sığmadı; parmağımı sokup alayım dedim, ulaşamadım. Sonunda marangoza gittim; şu tahtaları kesip arala da, nohutu çıkarıver dedim. İşim var bırakamam dedi, beni başından savdı. Ben de koştum beye gittim; gel şu marangozu korkut da nohutu çıkarıversin dedim. Ama bey; beni böyle şeylerle rahatsız etme dedi, beni başından savdı. Ben de koştum beyin hanımına gittim; gel şu beye küs, yüzüne bakma da, marangozu korkutsun, marangoz da nohutu çıkarıversin dedim. Ama hanım; bunaltma beni akşam vakti dedi, başından savdı. Ben de koştum fareye gittim; gel şu hanımın çeyiz sandığına gir, dantellerini kemirip parçala da, hanım beye küssün, bey marangozu korkutsun, marangoz da nohutu çıkarıversin dedim. Ama fare; Cık dedi, olmaz dedi. Mırnav kedi; gel şu fareyi kovala da, hanımın çeyiz sandığına girsin, dantellerini kemirip parçalasın, hanım beye küssün, bey marangozu korkutsun, marangoz da nohutu çıkarıversin.

Ama fare sırtını kabartıp:

Miyav miyav, olmaz!

demiş. Keloğlan sinirlenmiş, kel kafası iyice kızarmış:

Dur, seni deredeki suya şikayet edeyim de gör bakalım! Dolup taşsın, seni bir güzel ıslatsın...

demiş ve koşmuş dere kenarına gitmiş.

Aman su, uslu uslu akan su!  Yolda giderken bir nohut buldum. Havaya atıp tutarken yere düşürdüm, tahtaların arasına kaçırdım. Elimi sokup alayım dedim, sığmadı; parmağımı sokup alayım dedim, ulaşamadım. Sonunda marangoza gittim; şu tahtaları kesip arala da, nohutu çıkarıver dedim. İşim var bırakamam dedi, beni başından savdı. Ben de koştum beye gittim; gel şu marangozu korkut da nohutu çıkarıversin dedim. Ama bey; beni böyle şeylerle rahatsız etme dedi, beni başından savdı. Ben de koştum beyin hanımına gittim; gel şu beye küs, yüzüne bakma da, marangozu korkutsun, marangoz da nohutu çıkarıversin dedim. Ama hanım; bunaltma beni akşam vakti dedi, başından savdı. Ben de koştum fareye gittim; gel şu hanımın çeyiz sandığına gir, dantellerini kemirip parçala, hanım beye küssün, bey marangozu korkutsun, marangoz da nohutu çıkarıversin dedim. Ama fare; Cık dedi, olmaz dedi. Ben de koştum kediye gittim; gel şu fareyi kovala, hanımın çeyiz sandığına girsin, dantellerini kemirip parçalasın, hanım beye küssün, bey marangozu korkutsun, marangoz da nohutu çıkarıversin dedim. Ama mırnav kedi; miyav dedi, olmaz dedi. Aman su, yaman su; gel şu kediyi bir güzel ıslat, o da fareyi kovalasın, fare hanımın çeyiz sandığına girsin, dantellerini kemirip parçalasın, hanım beye küssün, bey marangozu korkutsun, marangoz da korkup nohutu çıkarıversin.

Ama derenin suyu hiç oralı olmamış, uslu uslu akmaya devam ederken:

Olmaz, hiç öyle coşup taşamam, şurdan suraya gidemem.

demiş. Bunun üzerine Keloğlan iyice sinirlenmiş, kel kafası daha da kızarmış. Hemen oradan bir sopa bulup, derenin suyunu karıştırmaya, bulandırmaya başlamış. Çaresiz kalan su gürül gürül akmış, coşup taşmış...

Suyu gören kedi, korkuyla yerinden fırlamış, fareyi kapmaya gitmiş. Fare de kedinin geldiğini görünce, hanımın çeyiz sandığına koşmuş, dantelleri kemirip parçalamaya başlamış. Hanım, sandığındaki tıkırtıları duyunca, telaşla beyin yanına gitmiş, suratını asıp küsmüş. Bey, hanımın küstüğünü görünce, sopasını kaptığı gibi marangoza gitmiş. Marangoz, elinde sopasıyla beyin geldiğini görünce, keserini kaptığı gibi Keloğlan'ın evine gitmiş, tahtaları kesip ayırmış, nohutu bulup çıkarmış. Tam o sırada, Keloğlan'da koşup gelmiş, nohutu almış.

Keloğlan, eskiden yaptığı gibi, nohut tanesini havaya atıp tutmaya başlamış. Üstüne bir de tekerleme uydurmuş:

Yolda bir nohut buldum. Tahtaların arasına kaçırdım. Uzanıp alamadım. Marangoz çıkarmadı. Bey marangozu korkutmadı. Hanım beye küsmedi. Fare dantelleri kemirmedi. Kedi fareyi kovalamadı. Su kediyi ıslatmadı. Suyu bulandırdım. Su gürül gürül aktı, kediyi ıslatttı. Kedi fareye saldırdı. Fare sandığa koştu. Hanım beye küstü. Bey marangoza koştu. Marangoz tahtaları kesti, nohutumu çıkardı.

iyi dersler kolay gelsin:)