büyük kubbeli serin divan, bugün daha sakin, daha gölgeliydi. pencerelerinden süzülen mavi, mor bahar ışıkları, Çinilerinin yeşil derinliklerinde birikiyor, koyulaşıyordu. yüksek İpek minderlere diz çökmüş yorgun vezirler önlerindeki halının renkli nakışlarına bakıyorlardı

uzun, beyaz sakalını zayıf eliyle tutan ihtiyar sadrazamın sönük gözleri, çok önemli şeyler düşünüyor belli belirsiz noktalara dalıyordu.

cesur bir adam lâzım paşalar, dedi. Biz ona sırmalara, altınlara, elmaslara boğarak gönderdiği elçisine padişahımızın elini öptürmedik. Ancak dizini öpmesine izin verdik. Şüphesiz o da karşılık vermeye kalkacak.
-Şüphesiz
-hiç şüphesiz
-kesinlikle!
Kubbealtı vezirlerinin kendisiyle aynı fikirde olduğunu anlayan sadrazam, düşündüğünü daha açık söyledi.

O halde bizden elçi gidecek adımın çok cesur olması lazım! öyle bir adam ki ölümden Korkmasın devletin Şanlı dokunacak hareketlere karşı koysun ölüm korkusu ile, uğrayacağı hareketleri boyun eğmesin...
-Evet!
-Hay, hay!
-çok doğru...
sadrazam, sakalından çekti elini dizine dayadı. doğruldu. başını kaldırdı vezirleri ayrı ayrı baktı.
Dindar, barışsever padişahın koca devletinin küçük bir beyni durumda olan divan üyeleri düşünmeye başladı.

1)metindeki cümlenin ögelerini bulunuz 2)metindeki sıfatları bulunuz
3)metindeki zamirleri bulunuz
4)metindeki isim tamlamalarını bulunuz 5)metindeki edat ve bağlaç ları bulunuz 6)metindeki isim ve fiil cümleleri bulunuz 7)metinde ve Gülün amaçlarını bulunuz ​