Kalademi.me to najlepsze miejsce, aby uzyskać szybkie i dokładne odpowiedzi na wszystkie swoje pytania. Geniş bir uzman topluluğu sayesinde sorularınıza güvenilir cevaplar bulmanın rahatlığını yaşayın. Deneyimli profesyonellerden ayrıntılı yanıtlar almak için kullanıcı dostu platformumuzu keşfedin.

Bunların Türkçe sözlükten anlamlarını istiyorum çünkü beni Türkçe sözlüğüm kayboldu da

Bunların Türkçe Sözlükten Anlamlarını Istiyorum Çünkü Beni Türkçe Sözlüğüm Kayboldu Da class=

Sagot :

Cevap:

1-Ağırkanlı:

1. sıfat,mecaz Ağırcanlı.

2. isim, mecaz ruh bilimi Hippokrates'in ortaya attığı ağırcanlılık, soğukluk, kolayca duygulanmayış gibi nitelikleri kendinde toplayan kişilik tipi.

2-Büzmek:

1. Buruşturarak, sıkıştırarak veya kıvrım yaparak bir şeyin alanını ve hacmini küçültmek.

2. Kısmak.

3-Cafcaflı:

1. sıfat Gösterişli, fazla şık, şatafatlı:

"Ada vapuru yandan çarklı / Bayraklar donanmış cafcaflı" - Melih Cevdet Anday

2. sıfat Karışık, gürültülü patırtılı, tehlikeli:

"Taburda hem de muharebenin en cafcaflı yerindeydiml" - Ömer Seyfettin

4-Çadır:

1. isim Keçe, deri, kıl dokuma, sık dokunmuş kalın bez veya plastik maddelerden yapılarak direklerle tutturulan, taşınabilir barınak, çerge, oba, otağ:

"Kılıcını çekip tek başına atını, düşman başkumandanının çadırına saldırarak ölüm arayan Türk kumandanları görülmüştür." - Atatürk

2. isim Gölgelik olarak kullanılan tente veya şemsiye.

5-Çepeçevre:

1. sıfat Bütün yanlarını kuşatan:

"Çepeçevre dağlar arasında Manisa, akşamları morararak susar." - Peyami Safa

2. zarf Bütün yanlarını kuşatacak biçimde, fırdolayı:

"Gazetelerle dergileri gözden geçirip bakanlıkla ilgili yazıları çepeçevre kırmızı kalemle çizerdi." - Necati Cumalı

6-Çeşni:

1. isim Yiyeceğin ve içeceğin tadı, tadımlık:

Çeşni olsun diye...

2. isim, mecaz Özellik:

"Ben sadece ballar balından birkaç çeşni sunmaya çalıştım." - Ahmet Kabaklı

3. isim, mecaz Farklılık:

"Bu taşçılar topluluğunun tadını, çeşnisini başka hiçbir yerde bulamazlardı." - İsmail Hakkı Baltacıoğlu

7-Fasıl:

1. isim Bölüm, kısım, devre:

"Kitabı kapadı, biraz durdu, sonra tekrar açarak o faslı sonuna kadar bir hamlede okudu." - Peyami Safa

2. isim Dönem, devre:

"Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç" - Yahya Kemal Beyatlı

3. isim Belli bir sürede yapılan iş, karşılaşılan durum veya olay:

"Fazla olarak arada bir patronu çekistirmek, dedikodu yapmak faslı da kapanacak." - Halide Edip Adıvar

4. isim, ekonomi Bütçede ayrı ayrı gösterilen bölümler.

5. isim, müzik Peşrev, nakış, şarkı, saz semaisi vb. parçaların belli bir sıraya göre çalınıp söylenmesi:

"Radyo ince sazdan sultaniyegâh faslına başlamış." - Atilla İlhan

6. isim, tiyatro Orta oyununa başlamadan önce saz takımının çaldığı köçek havası ve curcuna.

7. isim, eskimiş, tiyatro Osmanlı ve Arap tiyatrosunda oyunun perde bölümü.

8-Gülle:

1. isim Eskiden som taş veya demirden, yuvarlak bir biçimde yapılırken, günümüzde çelikten silindir biçiminde, bir ucu sivri olarak yapılan top mermisi:

"Atılan gülle ve lağımlardan kale duvarlarında geniş menfezler açıldı." - Orhan Seyfi Orhon

2. isim, spor Atletizm yarışmalarında atılan, pirinç veya pirinçten daha sert bir maddeden yapılan, erkekler için 7,257, kadınlar için 4 kilogram olan madenî küre.

9-Köhne:

1. sıfat Eskiyip yıpranmış, bakımsız kalmış:

"Annemin çocukluğundan beri yanından ayırmadığı köhne ciltli, küçük bir Mushaf'ı vardı." - Yahya Kemal Beyatlı

2. sıfat, mecaz İçinde yaşanılan zamana göre geride kalmış, eskimiş, çağ dışı:

Köhne bir düşünce.

10-Maruz:

1. sıfat Bir olayın, bir durumun etkisinde veya karşısında bulunan:

"Herkes, her an müthiş bir tehlikeye maruzdur." - Peyami Safa

2. sıfat, eskimiş Arz edilen, sunulan, verilen.

11-Marya:

1. isim, hayvan bilimi Beş yaşından büyük veya damızlık dışı bırakılmış dişi koyun.

2. isim Dişi hayvan.

3. isim Bir tür küçük balık.

12-Meddah:

1. isim, eskimiş Taklitler yaparak, hoş hikâyeler anlatarak halkı eğlendiren sanatçı:

"Ramazan geceleri bu kahveye meddahlar, cura, bağlama gibi meşhur saz çalanlar geliyordu." - Osman Cemal Kaygılı

2. isim, eskimiş, mecaz Öven, aşırı övgüde bulunan kimse.

13-Mızmız:

1. sıfat Her şeyde kusur bulan, hiçbir şeyden memnun olmayan:

"Kız bizden büyük olmalıydı; mızmız, zayıf, silik bir şeydi." - Emine Işınsu

2. sıfat Çevresindekileri rahatsız edecek kadar yavaş olan.

14-Nimet:

1. isim İyilik, lütuf, ihsan:

"Başımızdan gitmesi, ekşi suratından kurtulmamız da bir nimetti." - Sermet Muhtar Alus

2. isim Yaşamak için gerekli her şey:

"Desem ki sen benim için hava kadar lazım / Ekmek kadar mübarek / Su gibi aziz bir şeysin / Nimetsin, nimettensin" - Cahit Sıtkı Tarancı

3. isim Yiyecek içecek, özellikle ekmek.

4. isim, mecaz Yararlanılan imkân:

Evinizin yerinize bu kadar yakın oluşu nimet.

15-Oğul:

1. isim Erkek evlat, mahdum:

"Bir emrihak vaki olduğu zaman yerimize oğullarımız geçecek." - Feridun Fazıl Tülbentçi

2. isim Bazı kelimelerin anlamını pekiştirmek için kullanılan bir söz:

Hinoğluhin.

3.isim Bir ana arıyla birlikte kovandan ayrılan, yeni yetişmiş arı topluluğu:

Oğul arı.

4. ünlem Yaşlı kimselerin genç erkeklere söylediği bir seslenme sözü:

"Bu su onu da devirir oğul!" - Sait Faik Abasıyanık

16-Paçavra:

1. isim Eskimiş bez veya kumaş parçası, çaput:

"Gemiden, sırtında çıkıntı ve üzerinde paçavralarla kör ve sağır bir adam indi." - Ihsan Oktay Anar

2. isim, mecaz Değersiz ve iğrenç şey veya kimse.

17-Yanaşma:

1. isim Yanaşmak işi:

"Ufak çocukların sigara için yanaşmalarına içerlemişimdir." - Sait Faik Abasıyanık

2. isim Genellikle bir çiftçi yanında çalışan işçi, tutma:

"Arabayı yaşlı bir çiftlik yanaşması sürüyor." - Necip Fazıl Kısakürek

18-Zemin:

1. isim Taban, döşeme, yer:

"Kırmızı bir zemin üstünde bir sürü insan, havada uçan beyaz bir kuşa bakıyorlardı." - Memduh Şevket Esendal

2. isim Kumaş, süslü kâğıt, halı, yer muşambası, tablo vb. desenli nesnelerde, biçimlerin üzerinde yer aldığı renk:

Zemini mavi bir halı. Zemini beyaz bir basma.

3. isim, mecaz Temel, dayanak:

"Asıl sohbet zemini nadide yemek tarifi, köşk ve bahçe tanzimidir." - Refik Halit Karay

4. isim, mecaz Ortam:

"1908'den önceki zemin ve zamanı göz önüne almalı." - Yahya Kemal Beyatlı

5. isim, eskimiş Yeryüzü, dünya.

19-Zımbalamak:

1. Bir şeyin üzerinde zımba ile delik açmak:

"Belki o biletleri zımbalayan delikanlı karnesini ona vermiş, bir de çay içirmiştir." - Sait Faik Abasıyanık

2. argo Bıçaklamak, bıçakla vurmak, öldürmek.

20-Üzengi:

isim

Eyerin iki yanında asılı bulunan ve hayvana binildiğinde ayakların basılmasına yarayan, altı düz demir halka:

"Iyi süvarilik gururuyla ayaklarını üzengiden çıkarmış, dizginleri bırakmış." - Falih Rıfkı Atay

Açıklama:

Başarılar dilerim. ♡