Kalademi.me, günlük ve karmaşık sorularınıza çözümler bulmayı topluluğumuzun yardımıyla kolaylaştırır. Farklı alanlardaki profesyonellerden ayrıntılı yanıtlar almak için kapsamlı soru-cevap platformumuzu kullanın. Sorularınıza hemen güvenilir yanıtlar bulmak için deneyimli uzman topluluğumuzdan faydalanın.

anadolu Selçuklu ile eyyubiler arasındaki ilişkiler​

Sagot :

Anadolu’nun Türkleşmesi ve bölgede Türk birliğinin sağlanmasını amaçlayan Türkiye Selçuklu Devleti, komşu devletlerle bazen dostane bazen de hasmane ilişkiler içine girdi. Buna dair en güzel örneği bir Türk beyliği olan Zengiler ’in devamı niteliğinde olan Eyyubiler ile olan münasebetleri görebiliriz. Adını kurucusu Selahattin Yusuf b. Eyüp’ün babası Necmettin Eyyub b. Şadi’den alan Eyyubiler 1175-1260 yılları arasında merkezi Mısır olmak üzere Şam ( Suriye, Ürdün, Lübnan), el- Cezire ( Yukarı Mezopotamya), Diyarbakır ve Kuzey Irak’ta hüküm sürmüş Müslüman bir devletti.

Tarihi kaynanaların verdiği bilgiye göre İlk Selçuklu-Eyyubi ilişkisi 1176’da Halep’in fethi sonucunda yapılan anlaşma ile gerçekleşti. Bu hadiseden kısa bir süre sonra II. Kılıç Arslan’ın 1176’da gerçekleşen Miryokefalon savaşında Bizanslıları yenmesi üzerine zaferini Selahattin Eyyubi’ye bildirmek için gerçekleşti. Fakat iki taraf arasında başlayan bu dostluk ilişkisi II. Kılıç Arslan’ın (Anadolu Türk birliğini sağlamak için) doğuya yönelmesi ve burada yaptığı askeri faaliyetler tarafların arasının açılmasına neden oldu. Eyyubi-Selçuklular arasında ilk siyasi gerilim Raban’ın hâkimiyeti üzerinde zuhur etti. Raban’ı kuşatan Selçuklu ordusu Eyyubi ordusu karsısında dağılarak kaçtı.

Raban hadisesinden sonra başka bir anlaşmazlık meydana geldi. Bu anlaşmazlık II. Kılıç Arslan’ın damadı Nurettin Muhammet yüzünden meydana geldi. Hısn-ı Keyfa sahibi Nurettin Muhammet b. Kara Arslan b. Davut b. Artuk, II. Kılıç Arslan’ın kızı Selçuk Hatun ile evlendi. Sultan Selçuk Hatun’a çeyiz için birkaç kale verdi. Fakat Nurettin Muhammet II. Kılıç Arslan’ın kızı Selçuk Hatundan uzaklaşıp bir şarkıcıyla evlendi. Böylece ülkeye ve hazineye o hâkim oldu. Sultan bu durumu öğrenince damadına bir elçi göndererek çeyiz olarak verdiği kaleleri geri istedi. Aksi takdirde Artuklu ülkesini elinden alacağını söyleyip Harput havalisindeki bazı yerleri de ele geçirdi. Durumun ciddiyetini anlayan Nurettin Muhammet, Selahattin Eyyubi’den yardım istedi. Bundan dolayı Selahattin Eyyubi, II. Kılıç Arslan’a elçi ve mektup göndererek saldırgan tutumundan vazgeçmesini istedi. II. Kılıç Arslan ise Nurettin Muhammet’in kusurlarını saydıktan sonra “ ben sadece kızımla evlendiği zaman ona verdiğim kaleleri geri istiyorum” dedi. Bunun üzerine Selahattin Eyyubi “ ona dokunamazsın onunla anlaştık himayemize aldık. Eğer üzerine yürüyecek olursan atlarımızın dizginlerini onun yardımına çeviririz” cevabını verdi. Böylece yeni bir gerginliğe girildi. Fakat II. Kılıç Arslan’ın veziri İhtiyarettin Hasan Gafnas’ın araya girmesiyle sorun kendi aralarında çözüme kavuştu. Bu olaydan sonra II. Kılıç Arslan ile Selahattin Eyyubi arasındaki ilişkiler dostane bir şekilde devam etti.

Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında (1205-1211) Halep Eyyûbî Melikliği Selçuklulara bağlandı. I İzzeddin Keykâvus (1211—1220) ise Samsat Eyyûbî Meliki Erdal’ı de yanına alarak Halep ve çevresini de denetim altına almak için sefere çıktı. Fakat başarısız oldu. 1220’de I. İzzeddin Keykâvus’un ölümü ile yerine geçen I. Alâeddin Keykubad döneminde (1220—1237) Anadolu’nun birlik ve beraberliğine daha fazla önem verildi. Bu dönemde yapılan fetihlerle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde Selçuklu hâkimiyeti yayıldı.

Moğolların önünden kaçarak Azerbaycan ve Doğu Anadolu bölgesine gelen Harizmşah hükümdarı Celâlettin, 1207-1208’den beri Eyyubilerin elinde olan Amat’ı 1226 Sonbaharında kuşatma altına aldı. Şehri başarı ile savunan Eyyubilerin kararlılığı karşısında kuşatmayı kaldıran Celâlettin, 1229’da bölgeyi tekrar kuşatma altına aldı. Dımaşk Eyyûbî Meliki Eşref’e bağlı olan şehir, Celâlettin tarafından teslim alındı. Şehir tahrip ve yağma edildi[6]. Bu olay üzerine Alâeddin Keykubad Eyyubilerle ittifak kurarak Harizmşahlar’ın üzerine yürüdü. Celalettin Harezmşah 1230’da Yassıçemen mevkiinde ağır bir yenilgiye uğratıldı. Böylece Selçuklu-Eyyubi arasında tekrar barış dönemine girildi.

Yassıçemen savaşından sonra Selçuklu ve Eyyubi birlikleri Doğu Anadolu’da Harizmşahlar’ın varlığına son verdi. I. Alaaddin Keykubad ve Melik Eşref birlikte Erzurum’a geldi. Burada bulunan Selçuklu Melikliğini ortadan kaldıran I. Alâeddin Keykubad Erzurum’u doğrudan merkeze bağladı. Selçuklu Sultanı, Melik Eşref’e hilatler ve atlar hediye ederek onu Ahlat’a yolcu etti. Onun yanına Şemseddin Altunapa komutasında 5000 de asker verdi. 1231’de Moğollar Harezmşah’ı takip etme bahanesi ile Doğu Anadolu bölgesine girip Eyyûbî ve Artuklu topraklarına akın yapıp yağmaladılar. Hatta Eyyubilerin elinde olan Ahlat da yağmalandı. Bunun üzerine Selçuklular yaklaşan Moğol tehlikesinin farkına varıp Doğu Anadolu bölgesine kuvvet gönderdi. Bu arada Moğollar bölgede yağma ve tahribat yaptıktan sonra Azerbaycan’a çekildi. Başta Ahlat olmak üzere Doğu Anadolu şehirleri bir taraftan Harizmşah diğer taraftan da Moğol işgal ve yağmaları ile harap oldu. Melik Eşref ise bu bölge İle ilgilenmeyip Dımaşk’a çekildi. I. Alâeddin Keykubad bu durum üzerine komutanlarından Kemaleddin Kamyar’ı bölgeye gönderdi. Ahlat’a ulaşan Selçuklu komutanı şehrin boşalmış olduğunu gördü. Selçukluların buraya gelmesi üzerine ahali yeniden Ahlat’a döndü. Halk bölgede Selçuklu hâkimiyetini memnuniyetle karşıladı. Van, Bitlis, Vatsan, Adilcevaz ve Sürmari taraflarına askerler göndererek durumu teftiş eden Selçuklu komutanı bölgenin harap olduğunu ve başsız kalan Hârezm askerlerinin aciz ve başıboş kaldıklarını sultana arz etti. Bunun üzerine sultan Ahlat’a vezir Ziyaeddin Kara Arslan, Müstevfi Sadedin Erdebili ve Kadı Şerefin oğlu Taceddin Pervane’yi göndererek bölgenin işlerini düzenlemeyi onlara emretti. Ayrıca bölgenin subaşılığına Sinaneddin Kaymaz getirildi. Böylece Eyyubilerin ihmali yüzünden Selçuklular Ahlat ve çevresini alarak kendilerine bağladı. Ayrıca bölgede başıboş kalan Hârezm beyleri de bazı vaatlerle Selçuklu hizmetine alınarak önemli görevlere getirildi.