Kalademi.me, sorularına hızlı ve doğru yanıtlar arayanlar için en iyi çözümdür. Farklı alanlardaki uzmanlardan kesin yanıtlar almak için kapsamlı soru-cevap platformumuzu kullanın. Farklı disiplinlerdeki uzmanlardan kesin yanıtlar almak için kullanıcı dostu platformumuzu keşfedin.

Osmanlı devletinde 19. Yüzyılda ulaşım iletişim haberleşme ve bankacılık alanlarında hangi yenilikler yapılmıştır

Sagot :

Cevap:

Osmanlı devleti 19. Yüzyıl yani 1800 ve 1900'lü yıllar arasında birçok gelişme yaşanmasa bile normal bir Osmanlı devleti günlerini yaşamaktadır ancak bu devlet sonradan savaşlara uğrayacak ve en sonda Türkiye Cumhuriyeti kurulup Osmanlı devleti yıkılmış olacaktır.

Ancak bu zamana kadar birçok alanda yenilikler yapılmış ve ülkeye katkı sağlamaya çalışmıştır aydın kişiler vardır , sanayi ekonomik veya askeri gibi çalışmalara daha öncü vermişlerdir.

Bu çalışmalar sayesinde aynı anda gelişim sağlayan diğer devletlere yetişmek ve geri kalmamak için önlemler alınsa bile yine de o dönemde geride kalan bir Osmanlı Devleti'nin olduğunu söyleyebiliriz ancak bu tek seferlik durum değil aksi halde her zaman süren bir durumdur.

Osmanlı devletinin bu uğraşları yüzünden padişah ayak altında gezmeye ve halk isyanlar ederek ülkenin düzgün hale gelmesini savunmuşlardır ancak yine de işe yaramamıştır.

Sorunuz

Posta yolu olmuş ve bu sayede insanlar birbirlerine iletişim kurabilir ve arkadaşlık ilişkileri artabilir.

Deniz yollarında buharlı olarak gemiler demiryolunda trenler mevcut olup ulaşım konusunda gelişmeler yaşandığını söyleyebiliriz.

Avrupa'dan olan yenilikler Osmanlı devletine yansımış ve birçok alanda icatlar elde edilmiştir.

Yıkılma sebebi

1. Dünya savaşına giren Osmanlı devleti bu savaşta yenilgi ile ayrılarak ekonomik ve halk yönünden kötü etkilenmiştir.

Bu durumda insanlar haklı olarak baskı yapmaya ve padişah huzursuz olmaya başlamıştır her ne kadar yenilik olsa bile yine de işe yaramamıştır.

Açıklama:

Umarım işine yarar :)

EN İYİ SEÇER MİSİN ?

Cevap:

Açıklama:

Ulaşım aracı sanayi emperyalizmine kadar deve ve yelkenli gemidir. Ulaşım teknolojisinin ilkelliği nedeniyle büyük şehirler 19. yüzyıl ortalarına kadar zaruri maddelerin temininde de­vamlı sıkıntı çektiler. Bu konuda değişmeler tarımda, ulaşımda başlayan yavaş çağdaşlaşma ile paralel gitti. Gelişmiş taşıma araçları(araba gibi) kullanılmadığından inşaatta da hafif ve niteliksiz gereçler kullanılmıştır. 16. yüzyılda İstanbul'a gelen Alman seyyah Schweigger: "Evleri ağaç ve kerpiçtendir. Buna rağmen bizdeki bina­lar kadar pahalıya mal oluyor." demiştir.[1] Osmanlı coğrafyasının genişliği ve bakım için gerekli emtianın sağlanamaması atlı ulaşımdansa, devenin tercih edilmesine neden olmuştur. 19. yüzyıla dek de ulaşım ve haberleşme organik güce dayanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu'nda yollar sağ kol, orta kol ve sol kol olmak üzere üç ana koldan meydana gelmekteydi:[2]

Anadolu sağ kolu: İstanbul, Eskişehir, Akşehir, Konya, Antakya şehirlerinden Halep'e ulaşılmaktaydı. Bunun yanında Antakya'dan itibaren ayrılan bir yol ile Şam üzerinden Mısır'a gidebilmek mümkündü. Bu güzergâh üzerinden hac yolu olarak bilenen Mekke ve Medine'ye de gidilmekteydi.[2]

Orta kol: Üsküdar, Gebze, İznik, Sapanca, Geyve, Hendek, Ayaş, Düzce, Bolu, Hacı Hamza, Merzifon, Amasya, Turhal, Sivas, Hasan Çelebi, Malatya, Harput ve Diyarbakır güzergâhı takip edilirdi.[2]

Rumeli sağ kolu: Vize, Kırklareli, Aydos, Prevadi, Karasu, Babadağ, İsakçı, Akkirman takip edilerek Karadeniz'in kuzey kıyıları üzerinden Özi ve Kırım'a uzanırdı.[2]

Orta kol: İstanbul, Silivri, Çorlu, Edirne, Filibe, Sofya, Niş ve Yagodina üzerinden Belgrad'a giderdi.[2]

Sol kol: İstanbul, Silivri, Tekirdağ, Gelibolu, Malkara, Keşan, Ferecik, Dimetoka, Gümülcine, Pravişte, Lanzaka, Selanik, Yenişehir, Çatalca, İzdin, Livadya ve İstefe'ye gitmekteydi.

Demiryolu

20. yüzyılda yapılan Hicaz Demiryolu

Demiryolu, idarenin umut bağladığı, fakat mali kriz yaratan ve dış borçlanmayı arttıran bir araç oldu. Muhtelif ulusların şirketleri tarafından döşendiklerinden, demiryolu hatları Anadolu kıtasında birbirlerini tamamlayan bir ağ meydana getiremediler ve daha döşendiklerinden itibaren gerileyen bir teknoloji ile kurulan bu demiryolu ağı asrımıza bir problem olarak devredildi. Demiryolları, özellikle 19. yüzyılın son çeyreğinde bir yandan zirai hasılayı arttıran, Anadolu kıtasına muhacirlerin iskanını kolaylaştıran ve asayişin kurulmasına yardımcı olan bir araçtır.[3]

Haberleşme

Osmanlı pulları

Bir kartpostal, 1895

İslâm devletlerinde istihbarat ve posta işleri "Berîd" teşkilatına bağlıydı. Osmanlı'da menzil teşkilatına dönüşen bu örgüt ulak ya da tatar adı verilen memurlara sahipti. Çok geniş topraklara sahip olan Osmanlı Devleti’nde posta teşkilatı başlıca sorunlardan olmuştur. Mısır’dan getirtilen posta güvercinleri çözüm üretemeyince bir tatar haberleşme örgütü kurulmuştur.[4] Tatarlarının görevi, devletle ordu arasındaki haberleşmeyi sağlamaktır. Bu teşkilat II. Mahmud döneminde (1574-1595) kaldırılarak yerine menzil teşkilatı kurulmuştur. I.Abdülhamit döneminde ise tatarlar bir disipline bağlanarak Tatarân ocağı oluşturulmuştur. Posta tatarlarıyla haberleşme 1840 yılına kadar sürmüş ve sivil postacılığa kadar Osmanlı'da haberleşmenin ana ögesi olmuştur.[5] Gürbüz Azak adlı Tatarlar adlı eserinde şöyle anlatır: Bir tatar, Üsküdar’dan Bağdat’a on iki, Bağdat’tan Üsküdar’a on iki günde varıp dönmek zorundadır. Asla hiçbir tatarın on üçüncü günü yoktur... Özel bir giysi ve kendilerine has bir kalpak giyerler. Tatar giysisini başkalarının giymesi yasaktır. Her otuz iki kilometrede bir menzilhane kurulmuştur. Menzilhane, doludizgin ferman taşıyan tatarın durup dinlendiği, karnını doyurduğu, temizlenip üst baş değiştiği ve at değiştirdiği yerlerdir. [6][7]

Sarayda padişahların buyruklarını tebliğ için peyk adı verilen görevliler bulunurdu. Peykler ile birlikte haberleşme görevlilerine sai, ulak, tatar, çapar, berid adları da verilmiştir.[8]II.Mahmud dönemine kadar düzenli bir posta sistemi yoktu. II.Mahmut ve oğlu Abdülmecid ilk örgütlenmeleri başlattılar. İlk Posta Teşkilatı 23 Ekim 1840 tarihinde Abdülmecid tarafından Nezaret isminde kurulmuştur. 1840-1842 yılları arasında ilk Posta Nazırlığını Ahmet Şükrü Bey yürütmüştür. Posta Nezareti kurulduktan önemli merkezlerde postaneler açılmıştır. İlk postane İstanbul’da Yeni Cami avlusunda Postahane-i Amire adı ile açılmıştır. 16 Kasım 1840 tarihinde de I.Posta Kanunu ilan edilmiştir.[9][10] 1863 yılından sonra gönderilen postalarda posta pulu kullanılmaya başlanmıştır. İlk pullar Londra'da bastırılmıştır. Posta hizmetleri için Avusturya, Fransa, Rusya, Almanya ve İngiltere gibi yabancı devletlere imtiyazlar verilmiş, değişik kentlerde 72 adet postane açılmıştır.[11]

Haberleşme ve posta örgütü, daha sonra telgraf döşenen yerler hariç at, deve; dağlık yerlerde de yaya ulaklar kullanıyordu. Ulaşım ve haberleşmede devrim niteliğindeki iki gelişme: Telgraf ve demiryolu merkezi idareyi de güçlendirdi. Özellikle telgraf Avrupa devletlerine paralel bir gelişme göstermiş, telgraf ve posta personeli iyi yetiştirilmiştir. 1847 yılında Sultan Abdülmecit telgrafın Osmanlı'da ilk tecrübesini görünce aygıtı icat eden Samuel Morse’a bir madalya göndererek, onu başarısından dolayı kutlamıştır.[12] 1865 yılında telgraf iletişimi ile ilgili olarak kurulmuş olan Uluslararası Telekomünikasyon'a katılınmış, 1876 yılında da uluslararası posta taşımacılığına geçilmiştir. İki yıl sonra da (UPU) Uluslararası Posta Birliği adlı örgütün kurucularından olunmuştur. Telsiz telgraf 1906'da, manuel telefon da 1909'da kullanılmaya başlandı.[13] Haberleşme imkanları Osmanlı İmparatorluğu'nun ve sonra da Cumhuriyetin ülke üzerindeki süratli kontrolünü, sağlayan müesseselerin başında gelir.[14]

Bilgilerin faydalı olduğunu umuyoruz. Daha fazla bilgi ve doğru yanıtlar almak için istediğiniz zaman geri dönün. Buraya uğradığınız için teşekkür ederiz. Tüm sorularınıza en iyi yanıtları vermek için buradayız. Bir dahaki sefere görüşmek üzere. Kalademi.me'ye ziyaretiniz için teşekkür ederiz. En güncel yanıtlar ve bilgiler için geri dönün.