Kalademi.me, uzman topluluğunun yardımıyla sorularınıza yanıt bulmanıza yardımcı olur. Soru-cevap platformumuzda güvenilir çözümler bulmak için geniş bir uzman ağından yararlanın. Sorularınıza hızlı ve güvenilir çözümler bulmak için deneyimli uzman topluluğumuzdan faydalanın.

Define Adası Kitabının Kısa Özeti Ve Yabani Adam Kitabının Özeti ...



Sagot :

DEFİNE ADASI

 

KONUSU: Çocuklar için yazılmış bir macera romanıdır. Korsanlar, defineler, masalımsı bir şekilde anlatılmıştır

 

Babam, annem ve ben İngiltere’nin batı sahillerinde, küçük bir kasabada, küçük bir hanı işletiyorduk. Ben, on on iki yaşlarıdayken, bir gün hana iri yarı, kir pas içinde, suratında yara izi olan, denizci birisi geldi. Hanımızı beğendiği için kalacağını, fazla yemek ve yer seçici olmadığın belirtti ve üç altını çıkartıp masanın üzerine avans olarak koydu.
Bir gün bana, dikkatli olup, bir ayağı tahta olan bir denizciyi gördüğümde, kendisine haber verirsem, ayda dört peni kazana­cağımı söyledi. Ben de kabul ettim. O günden sonra gözümü dört açtım.
Akşamlan içiyor, maceralarım anlatıyor, milleti kendisini dinlemesi için zorluyordu. Müşteriler ondan çekindikleri için seslerini çıkaramryorlardı ama her geçen gün de handan çekiliyor­lardı. Babam, “eyvah, bu gidişle iflas edeceğiz” diyordu. Aradan aylar geçmiş olmasına rağmen handan gitmeye niyeti yok gibiydi. Bir müddet sonra ne bana, ne de babama para vermez oldu. Gün geçtikçe borcu birikiyordu. Babamla sık sık tartışıyorlardı. Bir tartışma sırasında, babam kalp krizi geçirdi. Gelen doktor, aynı zamanda bölge polisi imiş. Kaptanın eli bıçaklı halini görünce, ona kızdı ve bir suç işlerse hapse tıkacağını belirtti. Ne hazin ki, birkaç gün sonra babam öldü.
Babam ölmeden birkaç gün Önce, bîr denizci gelip, “Bili bu­rada mı?” diye sordu. Tarifinden kaptanı aradığını anlamıştım. Bir müddet sonra, kaptan uzaktan görünce saklandı. Kaptan içeri girip oturduktan sonra, birden bire ortaya çıkıp, afallayan kapta­nın yanına gidip oturdu. Biraz sonra karşılıklı olarak bıçaklarını çektiler ve kapıştılar. Sonra, bizim kaptan diğerini önüne katıp kovaladı, ama biraz sonra da bayılıp yere düştü. Meğer, sara nö­beti geçiriyormuş. Babamı kontrole gelen doktor onu da muayene etti ve böyle içmeye devam ederse çok yakında öleceğini söyledi.

 

Bu arada da babam öldü.
Birkaç gün sonra, kör bir adam gelip, kaptanla görüştü. Git­tikten sonra, kaptan “bana altı saat süre tanıyorlar” dedi, ama birkaç dakika sonra da sarsıla sarsıla Öldü. Bu kısa süre içinde gördüğüm ikinci ölümdü.
Annemle, ölünün başında bir müddet bekledikten sonra, yardım almak için köye gittik. Kaptan Flint ismini duyan, hiç kimse yanımıza yaklaşamıyordu. Mecburen, yine yalnız başımıza hana geldik. Kaptanın odasına çıkarak, sandığını açtık, gelenler olduğu için acele ile, bazı kağıtları ve paralan alıp handan çıktık. İlerde bir yere saklandık ve biraz sonra yedi sekiz kişinin ellerinde meşalelerle hanın kapısında olduklarını gördük. Sonra içeri girdi­ler. Bir müddet sonra aralarında tartışmaya, sonra da duydukları at sesleri nedeniyle kaçmaya başladılar. Sadece kör kaptan ortada kalmıştı. Hızla gelen atlılardan birisinin çarpmasıyla o da öldü. Koşa koşa annemin yanına gittim. Kadıncağız, korkusundan sin­miş kalmıştı. Beni görünce, sarılıp ağladı.
Gümrükçüler, kaçanları kovaladılar. Ancak, çoktan gemile­rine atlayıp kaçmışlardı. Hana girdiğimizde, bu kadar kısa süre­de, nasıl böyle altını üstüne getirebildikleri hayret verici bir olay­dı. Gümrükçülerin başı Jack bunun sebebini öğrenmek istedikle­rinde koynumdaki muşambayı gösterdim. Hep birlikte doktorun yanına gittik. Doktor ve Jack bana iltifat ettiler ve kahraman bir çocuk olduğumu söylediler.
Anlaşılan oydu ki, Kaptan Flint denen adam çok tehlikeli bir korsandı ve bir yerlere gizlemiş olduğu hazinesi vardı. O, para peşinde değil, hazinenin yerini gösteren haritanın peşinde idi. Ve bu harita, koynumdan çıkardığım muşambadaki kağıtların ara­sında idi.
Şimdi hedef hazineyi bulmaktı. Ayarlanan bir gemi ile yola çıkacaktık. Hazine falan umurumda değildi. Böyle bir yolculuk yapacağım için çok heyecanlı ve sevinçliydim.
Nihayet, Brİstol limanından, denize açıldık. Yolculuğumuz genellikle sakin geçiyordu. Adaya varmamıza bir iki gün yolu­muz kalmıştı. Akşam vakti elma almak için girdiğim fıçının içinde iken, ayru zamanda aşçılık da yapan tek bacaklı gemici Silver geldi ve fıçının üstüne oturdu. Tam sevinçle kendisine seslenecek­tim ki başka bir gemici ile konuşmalarını duyunca vaz geçtim. Anladığım kadarıyla, bunların hepsi korsandı. Silver de bizim kaptanın korkuyla kaçtığı tek bacaklı meşhur korsandan başkası değildi. O andan sonra, gemideki birçok namuslu insanın hayatı bana bağlıydı. Fıçıdan çıkınca, hemen kaptan, kont ve doktorla bir araya geldim ve tüm duyduklarımı anlattım.
Adaya varınca, ben de karaya çıkanlar arasmdaydım. Ko­nuşmamıza göre Kont, doktor ve kaptan gemide kalmışlardı. Bir ara Silver ile arkadaşı Tom’un konuşmalarını duydum. Hemen saklanıp, dinledim. Tom, Silver’e karşı çıkıyordu. Bunun üzerine Silver, Tom’u bıçağıyla öldürdü. Çok korkmuştum. Hemen gö­rünmeden kaçmaya başladım. Epeyce koştuktan sonra, burada yamyam gibi bir adamla karşılaştım. Yanımda tabancam olduğu için, karşısına dikildim. Sonra, adamda benim zararsız olduğumu anlayınca konuşmaya başladık. İsmi Benjamin Gunn olan gemici, üç yıl önce burada tek başına yaşamaya mahkum edilmişti. Ona karşı bîr yakınlık duyuyordum.
Birden bir patlama sesi duyduk. Anlaşılan savaş başlamıştı. Hemen, Gunn’Ia beraber, limana doğru koştuk. Yolda, Gunn’la birbirimizi kaybettik. Koşa koşa limana yaklaştığımda, doktor ve kaptanın diğer gemicilerle bir arada olduklarını gördüm. Gemiyi terk etmişlerdi. Onlara gördüğüm her şeyi anlattım. Onlarda, gemiyi ele geçirecek iken, ben olmadığım için bu plandan vazge­çip, karaya çıkmışlar. Tom’un Ölüm çığlığını benim zannederek, geri dönmüş ve gemide lazım olacak ne varsa bir kayığa yükleyip, yeniden adaya çıkmışlar. Tabii, gemidekiler bunları görünce, top ateşine tutmuşlar ancak, isabet ettirememişler. Karaya çıkınca, bu sefer de karadakilerle silahlı çatışmaya girmişler. Neticede, bu kütükten eve sığınmışlardı.
Bir müddet sonra, Silver ve adamları yakınımıza kadar gelip, anlaşmak İstediklerini söylediler. Kaptan onlara, “Şayet teslim olursanız, hayatınızı bağışlar, sizi en yakın cezaevine bırakırım. Yoksa teker teker Öleceksiniz” dedi. Kızgınlıkla gerisin geriye gittiler. Sonra, kaptan hepimizi mevzilere yerleştirdi ve nasıl savaşacağımızı anlattı.
Nitekim, çok geçmeden dört bir yandan ateş etmeye başladı­lar. Hızla, bulunduğumuz yere doğru ilerliyorlardı. Artık kavga, kılıç ve tabanca ile oluyordu. Sonuçta, bizden üç, onlardan altı kişi ölmüştü.
Kaptanın yarası pek ağır değildi. Doktor, onun yarasını sar­dıktan sonra, dışarı çıktı. Anladığım kadarıyla, Benjamin Gunn’u bulmaya gitmişti. Ben de, yanıma iki tabanca, mermi ve peksimet alarak, kafamdaki planı gerçekleştirmek için kimseye söylemeden dışarı çıktım. Söyleseydim, bırakmazlardı. Niyetim kıyıya kadar gitmek ve bağlı olan geminin halatlarını kesmekti. Kayığa bindim ve sessizce gemiye yaklaşıp, halatı kestim. Gemidekiler farkına varmamışlardı. Aniden, aklıma gemiye çıkıp ve onların sarhoş-hıklarından faydalanarak gemiyi ele geçirmek geldi. Bir yolunu bulup gemiye çıktığımda, ortalıklarda kimseyi göremedim. Sonra, kilere doğru ilerlerken yerde yaralı yatan Hands’ı gördüm. Belli ki, diğer korsanlar tarafından yaralanmıştı. Onunla konuşup, anlaştım. Hands’m yaralarını sardım ve onun yönlendirmesiyle gemiyi Define Adası’na doğru yönlendirerek gitmesini sağladım. Yalnız, Hands’un yüzündeki ifadeyi hiç beğenmiyordum. Nite-kim bir müddet sonra, gemimiz karaya oturduğunda, sinsice arkamdan saldırdı. Hatta beni bıçakladı da. Ben de iki tabancamı birden ateşleyerek onu öldürdüm.
Yaramdan dolayı acılar içerisinde kıvranmama rağmen, ge­mide tehlike kalmadığı için rahattım. Kayalara çarptığı için yan yatmış bulunan gemiden çıktım ve yürüyerek kıyıya vardım. Amacım, kaîedekilerîn yanma varmaktı. Bizimkilere sürpriz yapmak için sessizce içeri girmiştim ki kendimi birden bire kor­sanların ortasında buldum. Korsanlar, kütükten evi ele geçirmiş­lerdi. Silver, alaycı bir şekilde “Demek döndün ha, Jack” diyordu. Bir şey vardı ki, benim diğerlerinden ayrılmış olduğumu zanne­diyorlardı. Sevindirici başka bir şey daha vardı ki, doktor, kaptan ve diğerleri ölmemiş, korsanların dediğine göre, onlarla anlaşarak her şeyi bırakıp, ayrılmışlardı.
Ben de, bütün gelişmeleri, geminin durumunu ve ölen adam­ları anlatarak, onlara meydan okur bir şekilde, dediklerimi yapmalarını söyledim. Bazı korsanlar üzerime saldıracaklardı ki Sİlver bırakmadı.
Sonra olaylar şöyle gelişti: Hep birlikte defineyi kazmak için gittik. Kazdığımız yerde, define falan yoktu. Birisi, daha Önce, bulmuş ve götürmüştü. Silver bana bir tabanca verdi ve hazır olmamı söyledi. Nitekim biraz sonra, ağaçların arasından korsan­ların üzerine kurşun yağmaya başladı. ,
Biraz sonra, korsanların üçü Öldürülmüş, ikisi ise kaçmıştı.
Meğer, Silver ve doktor anlaşarak planları yapmışlar. Benjamin Gunn’da bu plandaki rolünü çok güzel oynamış. Hazi­neyi oradan çıkarıp, kaldığı yere götüren de Benjamin’den başkası değilmiş.
Ertesi sabah erkenden toplanma hazırlıklarına başladık. Her millitenin parası ve altını mevcuttu. Tam üç gün, paralan çuvalla­ra yerleştirrhekle geçti. Kaçan korsanların adada bırakılması, yan-lanna yiyecek ve erzak verilmesi kararlaştırıldı. Sonra da demir alarak yola koyulduk. Birkaç gün sonra güzel bir körfeze girerek, demir attık. O günün, gecesi, Silveç yanına bir miktar para da alarak gemiden kaçtı. Bir bakıma iyi de oldu.
Bu limanda bir hafta kaldıktan sonra, rahat bir yolculuk ya­parak Bristol’a vardık. Paralan, ve altınları aramızda paşlaştık. Ben, annemin yanma gelerek, tekrar hanı işletmeye başladık. Tabii ki artık işleri hizmetçilerimiz görüyordu.

Jim Hawkins’in babası ölmüş ve  Jim Hawkins günlerini  babasından kalan Amiral Benbow Hanı`nda çalışarak geçirmektedir.    Bir gün bu  hana  Bill adında bir kaptan gelmiş ve  handa kalmaya başlamıştır. Bill’in yanında  bir de gizemli bir sandık vardır. Kaptan  handa kalmaya başlayınca herkes onu merak etmeye başlamıştır. Bill, küçük Jim’e biraz para vererek  bir ayağı tahta olan bir denizciyi gördüğünde, kendisine haber vermesini de tembih etmiştir.  

 

Bill handa kalmaya başlayınca  sürekli olarak eline bir dürbün alıp  dışarıyı gözlemekten kendini alamamaktadır.  Bu durum Jim’in dikkatinden kaçmamıştır.  

 

Aradan aylar geçmiş olmasına rağmen  Bill’in bu handan gitmeye niyeti yoktur. Daha sonra hanın parasını dahi vermemeye başlamıştır. Bu sebepten  Jim’in babası ile Kaptan Bill tartışmaya başlamıştır. Bir tartışma sırasında,  Jım’in babası  kalp krizi geçirir. Annesi Jim'e gidip doktor Livesey'i çağırmasını ister.. Jim koşarak Doktor Livesey'in yanına gitmiş geldiklerinde Doktor Livesey'den babasının çok az ömrünün kaldığını öğrenmişlerdir.

Birkaç gün sonra Jim'in  babası  ölür.  Yaşadıkları bu hana  Karaköpek lakaplı bir korsan gelmiştir. Kaptan Bill, Karaköpek’i görünce çok şaşırmış. Karaköpek ve Kaptan  Bill silahlarına sarılmışlar,  Kaptan Bill  yaralanmış,  Karaköpek  de kanlar içinde handan dışarı çıkmıştır.

Birkaç gün sonra Jim ve annesi hanlarının yakınlarında gözü olmayan biriyle karşılaşmışlar, adam Jim'in kolunu tutarak kendisini hana götürmesini istemiştir.  Jim ile  bu adam  Kaptan'ın odasına girdiklerinde  Kaptan Bill’in ölmüş  olduğunu  görmüşlerdir.  

Gözsüz adam arkadaşlarını çağırmaya gittiğinde  Jim, Kaptan’ın sandığını açarak içindeki kağıtları, haritayı bir miktar parayı da almıştır.  Hana gelen korsanlar Kaptan Bill’in sandığını ve hazinesini alarak handan uzaklaşmışlardır.. Gözsüz adam paralarla kaçarken  hana gelen polislerin atlarının ayakları altında kalmıştır.  

Kaptan Flint, çok tehlikeli bir korsandı ve bir yerlere gizlemiş olduğu hazinesi vardı. O,  adamlar ise para peşinde değil, hazinenin yerini gösteren haritanın peşinde idi. Ve bu harita,  artık Jim’in ellerindeydi.

Jim’in babasının doktoru olan Doktor Liveseye  bu haritanın gösterdiği adaya gitmek ve defineyi bulmaya kara vermişti.  Jim ise define avına çıkacakları için oldukça mutluydu.  Jim'in annesine yardımcı olması için  bir işçi vererek Brİstol limanından, denize açılmışlardı.  

Adaya varmalarıan bir iki gün yol kaldığında  Jim  bir  elma almak için girdiği fıçının içinde iken, aşçılık da yapan tek bacaklı gemici Silver  ile bir  başka bir gemicnin konuşmalarını duymuş mürettebattakilerin bir çoğunun korsan olduğunu anlamıştı. Silver  ise   kaptan Bill’in  kaçtığı tek bacaklı korsandan başkası değildi. Jim Fıçıdan çıkınca,  kaptan, kont ve doktora tüm duyduklarını anlatmıştı.

 

Adaya çıktıklarında Jim  tayfalardan bazılarını isyan çıkaracaklarını ve gemiyi ele geçireceklerini öğrenmişti. İsyancılardan Tom, Silver’e karşı çıkmış, Silver, Tom’u öldürmüş, bunu görünce kaçan Jim yamyam gibi bir adamla karşılaşmıştı. Adı Benjamin Gunn olan bu gemici, üç yıl önce burada tek başına yaşamaya mahkûm edilmiş biriydi.

Adaya  inen  Jim’in  grubuyla isyancılar  çatışmaya başlamış  Jim ve arkadaşları   gemiden gerekli eşyaları alıp   gemiden ayrılmışlar, kırık bir kuleye sığınarak, gemiyi isyancılara bırakmışlardı.  

Bir müddet sonra, Silver ve adamları yakınımıza kadar gelip, anlaşmak İstediklerini söylemişler ve İsyancılar kuleyi basmak istemişti Kuledekiler  isyancıları püskürtmüş isyancı  gurubunun çoğunu öldürmüşlerdi.  

 

Jim, kıyıya giderek bağlı olan geminin halatlarını kesmek istemiş  kayığa binip  gemiye yaklaşıp, halatı kesmiş,  gemidekiler farkına varmamışlardı.  Gemidekiler sarhoş olup sızdıklarını görünce  gemiyi ele geçirmek  istemişti.   Gemide yaralı gördüğü bir gemici ile anlaşıp gemiyi Define Adası’na doğru yönlendirdi.  Ona yardım eden  Hands adlı gemici, gemimi karaya oturduğunda, sinsice  Jim’e saldırmış,   yaralanan Jim de onu vurarak öldürmüştü.  Kayalara çarptığı için yan yatmış bulunan gemiden çıkıp kıyıya ulaşmış ama Jim, korsanların eline düşmüştü. Korsanlar onun Doktor ve gurubundan kaçtığını  sanıyorlardı.

 

Korsanlar doktor ve arkadaşları ile anlaşmışlar, her şeyi korsanlara  bırakıp, ayrılmışlardı. Jım, korsanlar ile birlikte   definenin olduğu yere gitmek  zorunda kalmıştı. Hep birlikte defineyi kazmışlar ama kazdıkları yerden hiç bir şey çıkmamıştı. Birisi,  defineyi daha Önce, bulmuş ve götürmüştü. Silver  Jim’e bir tabanca vermiş  ve her şeye hazırlıklı olmasını söylemişti. Nitekim az sonra, ağaçların arasından korsan­ların üzerine kurşun yağmaya başlamıştı. Çatışmada, Silver sağ kalırken diğer korsanlar ölmüştü.

 

Gerçekte ise Silver ve doktor bir anlaşma yapmış,  Benjamin Gunn’da bu plandaki rolünü çok güzel oynamış,  hazi­neyi  yerinden çıkarıp emin bir yere götürmüştü.

Ertesi sabah   defineyi paylaşmışlar ve  geri dönüşleri için  adayı terk etmişler, kaçan korsanları adada bırakıp onlar için adaya bir miktar da yiyecek bırakmışlardı.  Birkaç gün sonra güzel bir körfeze girerek, demir atmışlar,  O o günün, gecesi, Silver yanına bir miktar  define de alarak   gemiden kaçmıştı.

Defineciler sonunda Bristol’a  ulaşmış,  altınları paylaşmıştı. Jim ve annesi hanı tekrar  işletmeye başlamıştı.