Kalademi.me, tüm sorularınıza hızlı ve doğru yanıtlar alabileceğiniz en iyi yer. Farklı disiplinlerdeki profesyonellerden kapsamlı çözümler bulmak için platformumuzu kullanın. Deneyimli profesyonellerden ayrıntılı yanıtlar almak için kullanıcı dostu platformumuzu keşfedin.
Sagot :
"Neden kadınlar biraz daha erkeklere benzeyemezler ki ?" Bu cümle "My Fair Lady" müzikalinde söylendi ve o günden beri de unutulmadı. Müzikalin yazarı Alan Jay Lerner'di ve görünen o ki bu diyaloğu yazarken kadınlarla ilgili genel önyargılarına kapılıp kalmıştı. Evet erkeklerin tüm kadınlara mal ettiği özellikler şunlardır: aşırı duygusal, bağımlı ve mantıksız. Halbuki inanın erkekler kadınlardan daha duygusaldır. Dünyanın en büyük şairleri erkekler değil mi... kadınları uğruna krallar tarihi değiştirmediler mi ?
GÜÇLÜ VE SESSİZ
Gary Cooper'ı hatırlayın. Bir dönem sinemada güçlü ve sessiz tavrıyla tüm kadınları kendine hayran bırakmıştı. Bu tipte erkekler kadınlara çekici gelirler. Sessizdirler, söyleyecek bir şeyleri olmadığından değildir, havadaki boşluğu gereksiz kelimelerle doldurmak istemedikleri içindir...Dominanttırlar, bunun için bir çaba harcamazlar, bunu bilirler ve bundan dolayı sakin, huzurlu ve kendilerinden emindirler. Böyle bir erkekle karşılaştığınızda ona şöyle deyin "Ne düşündüğünü biliyorum"...bu onun tavrını değiştirecek ve konuşmasını sağlayacaktır.
Bundan kadınların çıkarması gereken ders şudur:
Sessiz duran bir kişiyle karşılaştıklarında diğerleri, onların derin düşünceler içinde olduğunu düşünür ve bu tavırlarına saygı gösterirler. Bu güçlü ve sessiz görüntünün altında derin gizler olduğuna inanırlar. Dilimize yerleşmiş olan "ağır ol, molla desinler" sözü de bu durumu açıklar.
Kadınlar ise genelde çok konuşmayı severler. Benim size önerim "sessiz kalmayı" öğrenmeniz. Eğer "konuşmadan duramam" diyenlerdenseniz, bu tutumunuzu değiştirmeye çalışmak iyi bir disiplin çalışması olacaktır.
KAZANMAYA İSTEKLİ
Her ne kadar, kadınların erkeklerden daha çok, takım çalışmasına uygun oldukları düşünülse de aslında tam tersi geçerlidir. Erkekler takım çalışmasına daha yatkındırlar. Bunun nedeni, takım olmanın ne demek olduğunu, daha iyi biliyor olmalarıdır.
Erkekler daha küçük bir çocukken takım oyunları oynayarak büyürler. Sokak aralarında, çocukken oynamaya başladıkları futbol bunun en iyi örneğidir. Küçük erkek çocukların oyunlarına bakarsanız, çoğunun takım oyunu olduğunu fark edersiniz. Böylece onlar, kadınlardan çok daha önce, ortak amaçlar belirlemeyi ve amaçlara ulaşmak için ortak çaba harcamayı öğrenirler. İleride, bir yetişkin olduklarında, bu özelliklerini kolaylıkla iş hayatına adapte ederler.
Araba kullanma konusu da böyle değil midir. Daha bebek yaşta oyuncak olarak arabalarla oynamaya başlayan erkek çocuklar, ayakları pedallara değer değmez araba kullanma sevdasıyla büyürler. Bu nedenle bir erkeğe göre, bir kadından asla iyi şoför olmaz... Ne dersiniz; acaba çocukluktan beri "en sevdikleri oyuncakları"na ortak olduğumuz için mi böyle düşünüyorlar ...
Amerika da CEO larla yapılan görüşmelerde çoğunun lise ya da üniversitede bir takımda yer aldıkları ortaya çıkmış. Takım çalışmasını çok iyi bilen bir kişinin, kendisinin o kadar da parlak olmasına gerek kalmıyor, iyi bir takım oluşturmak ve onları iyi delege etmek başarı için yeterli oluyor.
Şimdi size bir şey hatırlatmak istiyorum. Hafta sonu oynanan maçlardan sonra, hiç oturup futbol programlarını izlediniz mi ? İzlemediyseniz bir izlemeyi deneyin bakın neler göreceksiniz:
Maç sırasında her türlü sertlik yaşanmıştır, kavga çıkmış, küfürler edilmiş ve hatta yumruklar konuşmuş olabilir. Bununla ilgili futbolculara sorular sorulur, verilen cevaplar aşağı yukarı aynıdır, değişmez: "futbol bu...", "futbolda böyle şeyler olur...biz arkadaşız", "sahada oyunun gerginliğiyle yaşandı, önemli değil olur böyle şeyler".
İşte aramızdaki fark... biz futbol oynuyor olsaydık nasıl konuşacaktık, ya da bu olaylar karşısında nasıl tepki verecektik. "Ayşeciğim, canım senin oynamanı uygun görmüyorum" dediğimizde Ayşe göz yaşlarına boğulmayacak mıydı, ya da küsüp gitmeyecek miydi...
Oysa erkekler için durum basittir. Ayşe oynamaya yeterli değilse oynamaz, gider kenarda oturur, çünkü onun oynaması takımı kaybettirebilir. Duygusallığa yer yoktur, gerek de olmadığı gibi.
Bizim öğrenmemiz gereken erkekler gibi takıma önem vermektir, bireylerin duygularına değil...Biz kadınlar bu konuda kendimizin en büyük düşmanıyız. Bir an önce kişisel meselelerle uğraşmayı bırakıp, erkekler gibi hedefe kilitlenmeyi öğrenmeliyiz, ve bu süreç içinde öfkenin doğal olduğunu kabul edip, yaşanacak sorunları kişisel algılamamalıyız.
"DERİSİ KALIN" OLMAK
Kadınlar erkeklerden, "eleştirileri kişisel olarak almamayı" öğrenmelidirler. Üstelik yalnız iş hayatında değil özel hayatlarında da... kadınlarda yaygın olan bir kanaat vardır. Biz şöyle düşünürüz: "Birinden hoşlanıyorsan onun tüm fikirlerine katılırsın". Oysa erkekler için durum bunu tam tersidir. Bir erkek karşısına çıkan her yeni fikri adeta "keşfe çıkar". Onu parçalara ayırır, her yönden inceler. Adeta şeytanın avukatını oynarlar. Eğer bir kadının fikri ise irdelenen, kadın bunu fikrine bir saldırı olarak yorumlayacaktır. Hatta kadınlar bu durumda şöyle düşünürler: "fikrimden nefret etti, Tanrım galiba benden de nefret ediyor". Oysa ortada ne nefret ne de saldırı durumu vardır. Erkek sadece olayı her boyutuyla keşfetmeye çalışmaktadır.
Bu bilgilerin faydalı olduğunu umuyoruz. Daha fazla bilgi veya sorularınıza yanıtlar almak için istediğiniz zaman geri dönün. Bu bilgilerin faydalı olduğunu umuyoruz. Daha fazla bilgi veya sorularınıza yanıtlar almak için istediğiniz zaman geri dönün. Kalademi.me'ye güvendiğiniz için teşekkür ederiz. Uzmanlardan yeni yanıtlar almak için tekrar ziyaret edin.